Ò sesinin degishimi. deneme 2

Àíâàð Øóêóðîâ
(DENEME)















Tashkent
“CHASHMA PRINT”
2012
 



Yayin sorumlusu:
Prof.,Dr.Semihan Ashirbayev

DEGERLENDIRENLER:
O’zbekistan Yazarlar Kurulu yuyesi, yazar, tercyuman
Habibullah Zeyniddin
O’zbekistan Yazarlar Kurulu yuyesi, shair
Siraciddin Rauf
Devlet ve Cemiyet Kurulushu Yo’netimi mastera o’grencisi
Bahtiyar Ashurovich Hoshvaktov

















ISBN


© “CHASHMA PRINT” Yayinevi, 2012.
© Enver SHyukyurov, 2012.
 
 GIRISH

... Hepimiz bu topraklarin suyunu ichmish, ekmegini yemishizdir. Hepimiz de kendimizi birer O’zbek biliriz. O’zbek oldugumuz ichin de gurur duyariz.
... Isim olarak “O’zbek” kelimesi ne zaman ortaya chikmishtir? Sovyet do’nemi tarihchilerine go’re, XVI.yyuzyilda topraklarimizin Deshti Kipchak hanlarinca ele gechirilmesi yuzerine O’zbek adi meydana gelmishtir. Peki, bizim Maverayunnehir dedigimiz iki dere arasinda bu do’neme kadar insanlar yashamiyor muydu? Yoksa onlar bashka millete mi mensuplardi? Ben burada mantik go’remiyorum.
...YUlkede go’zyu pek, chagdash, ileri go’ryushlyu bilim adamlari bulunursa da onlarin sayisini chok diyemeyiz. Akademisyen Yahya Gulamov’u iyi taniyordum. O, sovyet do’neminde hyur fikirli, gerektiginde en yyuksek makam sahibinin bile yanlish fikirlerine karshi itiraz bildiren, dogru so’zyu yilmadan so’yleyebilen cesyur alimdi. Bundan dolayi chok defa ona baski yapildigini da hatirliyorum. Fakat o, adaleti her sheyden yustyun go’ryuyordu. Ishte bu gibi insanlarin hayati bizim ichin ders olmali.
SHimdi medya yuzerine de biraz so’z edelim. Gazete veya televizyon programlari herhangi bir tarihi konuyu ele alirken, tek kimsenin fikri esas gerchek olarak kabullenmesine yol vermemeleri lazim. Bu meselede farkli go’ryushlerin ortaya atilmasi ve saglam tartishmalar sonucunda gerchegin aydinliga kavushturulmasi gerekecek. Tarihi olaylari ve tarihi shahislari oldugu gibi anlatarak halkimizi gercheklerden agah etmemiz lazim. CHyunkyu bizim gelishtirmekte oldugumuz toplumun ideolojisi de tarih kaynaklarindan beslenir.
I.A.Kerimov “Tarihi Hatirasiz Gelecek Yoktur” (Tarih uzmanlari ve Gazetecilerle Sohbet, “Mulakat” dergisi 1998, sayi 5).
 
O’NSO’Z OLARAK

Cumhurbashkanimizin “Tarihi Hatirasiz Gelecek Yoktur” eserinde ele alinan konular ve ortaya atilan go’ryushler (Tarihchiler ve Gazetecilerle Sohbet, “Mulakat” dergisinin 1998 yili 5.sayisi) her vatandashin tekrar ve dikkatle okumasini icap eder. Eser, gerchi 15 sene o’nce yazilmishsa da, gyunyumyuzde de o’nemini kaybetmish degildir.
Cumhurbashkanimizin tarihimiz, halkimizin gechmishi hakkinda samimiyetle so’yledigi so’zler her O’zbek aydininin kalbine ishlemishtir.
Achikchasi, bu eseri daha o’nce de okumushtum. Yalniz, o siralarda vatan, halk, milli gurur, byuyyuk gechmishimiz ve kurulacak gelecegimiz hakkindaki dyushyuncelerimin o kadar derin olmadigini shimdi anliyorum.
Ben tarihchi veya dilbilimci degilim. Tarih ve dil bilimi yuzerine bir uzman oldugumu da iddia etmiyorum. Elinizdeki kitap sanatsal, sosyo-politik ve tarihi ko’kenimiz hakkindaki dyushyuncelerimi anlatan denemedir.
 Eseri yazmaya hazirlanirken, dilbilimi ve tarih konusunda yeni fikirler edinmish oldum. Ilk o’nce, iki o’grencimle birlikte o’zbek dilbiliminde gyunyumyuze kadar kimse el syurmemish bir chalishmayi gerchekleshtirdik. “O’tmoq” (gechmek) fiilinin 175.400 degishik sheklini yazdik. Yaptigimiz inceleme sonucuna go’re shekiller sayisi 500.000’e kadar ulashabilecegi kanisina vardik. Ishte bu, neyi anlatiyor? Tabii ki, O’zbekche’nin chok eskilere dayandigini belirtiyor. Dilbilimine go’re her dil tek – ata diline dayanir. Bence, bu nazariyeye yeniden go’z atmak lazim. So’z konusu risalede Hint-Avrupa dillerine ait esas unsurlarin eski Tyurkche’den alindigi fikri ileri syuryulecektir.
SHimdi, O’zbek halkinin hangi do’nemden itibaren yerleshik hayata gechmish oldugu sorusuna cevap verelim. Bu syurech chok eskilere dayanir. Dyunyanin her yerinde yer adlarinin sonuna gelen “kent”, “tepe”, “lik”, “korgan”, “kale” kelimeleri yerleshik hayati, shehri ifade eder.
Binayenaleyh, eseri kaleme almamin ilk nedeni millet olarak “o’zbek” kelimesiyle ilgili bilim dyunyasinda sabit fikrin olmadigidir. Ishte bundan dolayi Milli Ansiklopedi’yi karishtirarak gerekli bilgileri toplamaya bashladim. Tarihi ko’kenimiz hakkindaki so’z konusu arashtirma tarih ve dilbiliminde kullanilan metotlardan farkli olabilir. Okuduklarimi yaptigim sohbetlerde “pekishtirdim”. Daha sonra ise “o’zbek” teriminin ko’kenini anlatan bir risale yazdim.
Kisacasi, Cumhurbashkanimizin yukarida andigimiz eserini incelerken, ishte ele aldigimiz konulara ihtiyach var oldugu kanisina vardim.
Bana go’re, “O’zbek” terimini ÕIV yyuzyilin bashi Altin O’rde hani – syultani O’zbekhan’la baglamak yanlishtir. YUstelik ayni kelime 4000 sene o’nce meydana gelmishtir.
Ayni eseri yayinlarken, yulkemizde yashayan alimlerden iki kishinin “O’zbek” kelimesinin “Oguz” ve “Bek” kelimelerinin birleshmesiyle ortaya chikmish olabilecegini ileri syurdyuklerini o’grendim.
Bunlardan biri felsefi go’ryushleriyle de yun kazanmish yazar ve shair, A.Muhtar, (“Uyqu qochganda” Maneviyat Yayinevi, s.8-9) hemde mimar P.Zahidov’dur (“Rabg’uziy saodati”, Tefekkyur Dergisi, sayi 1, 2008).
Gechtigimiz yyuzyilin bashlarindan itibaren milletimizin tarihi yogun bir shekilde incelenmeye bashladi. Bu konuda Cumhurbashkani’miz sho’yle demishtir:
– “ÕÕ yyuzyilin bashinda meydana gelen marifetchilik hareketini daha o’nce ele almishtim. Bu hareket temsilcileri sirf zenginlik ve sho’hret ichin kendilerini ateshe atmamishlardir. Okul achti ve halki kendi haklarini tanimaya chagirdi diye Mahmudhoca Behbudi, Myunevver Kari, Fitrat, Tevalla’lara kimse maash da vermememishtir. Adini andigimiz aydinlar ateshle oynadiklarini, istibdata karshi myucadele ettikleri ichin cezalandirilacaklarini gayet iyi biliyorlardi. Fakat yollarindan caymadilar. CHyunkyu onlarin vicdani ve imani ishte bunu talep ediyordu.”
O siralarda M.Behbudi tarihimize yanashma konusunda chok acili bir shekilde sho’yle demishtir:
“...Eski do’nemlerde Tyurkistan ve Tyurk tarihi hakkinda Tyurkche, Farscha ve Arapcha pekchok kitap yazilmishtirki, ishte o kitaplardan Ruslar ve Avrupalilar chok istifade etmishler ve etmektedirler. Fakat onlar muhtelif dillerde yazilmishtir. Tarihi eserlerden biz Tyurkistanlilar istifade etmeye hemde yeni arashtirma ve inceleme yapmaya chaba go’stermedigimizden dolayi kendi shivemizde tam bir eser meydana getiremedik.”
Bo’yle chalishmalar yari yolda kaldi. So’myurgeci Sovyet rejimi CHar Rusyasi’nin so’myurgecilik hareketini devam ettirerek, benligimizi, tarihimizi arashtirmaya yol vermemishtir. Tarihin insan hayatindaki, onun maneviyatindaki yeri nedir?
Bu konuda Cumhurbashkanimiz sho’yle demishtir:
“...Artik esas meseleye do’nelim. Tarihin maneviyatimizdaki yeri nedir? Tarihi iyi bilmeden yyuksek maneviyati elde etmek myumkyun myudyur? Tabii ki degildir. Daha yyuksek maneviyata tekrar ermek, dogdugu yulkede bashkalarindan eksik olmadigindan gurur duymak ichin insana tarihi hatira lazimdir.
So’zyun kisacasi, yurt dishi memleketlerinde halkimiz ve yulkemiz tarihi ichin so’ylenen fikirlerin birchogu sahtedir ve ilim dishidir.
 Dogal olarak, sho’yle bir soru ortaya chikacaktir. Devletchilik tarihimizin tam do’nyum noktasina ulashtigi bir sirada zaman ve mekandaki yerimizi kesin olarak belirlememiz, nesil ve nesebimizi, kim oldugumuzu anlamamiz gerekmiyor mu?
Gazetede gechmishimizle ilgili herhangi bir eser yayinlanirsa, ister o sanatsal eser olsun, ister bilimsel arashtirma olsun,    istisnasiz alir okurum. Ben siyaset adamiyim, devlet memuruyum diyen herkes kendi halkinin tarihini iyi bilmelidir.
Hepimiz de bu topraklarin suyunu ichmish, ekmegini yemishizdir. Hepimiz kendimizi birer O’zbek biliriz. O’zbek oldugumuz ichin gurur duyariz. Gechenlerde Muhammed Yusuf’un bir shiirini okumushtum. “O’zbek” adini anlamak ichin neleri bilmek gerektigini yazmish. Gyuzel bir shiir! Keshke alimlerimiz de bo’yle byuyyuk gayelerin peshinde olurlarsa.
Cumhurbashkanimiz, gerchek tarihimizin yaratilmasi ichin daha chok chalishmalarin, tartishmalarin gerchekleshtirilmesi gerektigini, 20 bin tarihi elyazma eseri chagdash O’zbek diline chevirmek ve yayimlamanin yani sira birchok arashtirmayi daha gerchekleshtirmek, dyunyanin muhtelif yerlerinde yapilan meclislerde kendi fikirlerini savunmak, hata fikirlerden vazgechmek, mantikli ve kanitli dyushyunceleri kabullenmek gerektigini, kisacasi, zahmet ve o’zveri isteyen chalishmalarin gerchekleshtirilmesi gerektigini vurgulayarak sho’yle demishti: 
“Amach sho’yleki, bilimde tarihi ko’kyumyuzyu belirleyen, milli gururumuzu yyukselten yeni dallarin olushmasi lazim.”
Dikkat ettiyseniz yeni bilim dali so’z konusudur. Ishte elinizdeki bilimsel-kitlesel, tarihi-sanatsal deneme ayni amaca uygun olabilir.
Cumhurbashkanimizin dedigi gibi:
–“Tek ifadeyle so’yleyecek olursak, devletimiz ve milletimizin gerchek tarihini yaratmak bizim ichin gayet o’nemli meseleye do’nyushmelidir.” (Tarihchiler ve Gazetecilerle Sohbet, “Mulakat” dergisi, 1998, sayi 5).
Ben de ayni halkin temsilcisi olarak, hyurriyete dayanan toplum kurmaya chalishan, demokratik prensipleri bash amach edinen O’zbek milletinin hyur fikirli bir evladiyim.
Deneme tartishmalara neden olabilir. Ishte bu konuyu ele almamin daha bir nedeni var. Eski dyunya tarihi sayfalarinda Orta Asya’nin Ebu Reyhan Biruni, Kashgarli Mahmut, Mirza Ulugbey, Abulgazi Bahadir Han gibi tarihchi alimlerine de yer ayirilmasi icap eder.
Bin sene o’nce yashamish o’zbek bilgini Ebu Reyhan Biruni tyum dyunyada ilk yerkyuresi haritasini yaratmishtir. Go’kbilimini chok iyi bildigi ichin, shairin dedigi gibi, “akil meshalesi” ile Amerika kitasinin bulundugunu tespit etmishtir. Nitekim bilgin Nuh Aleyhisselam tufaninin gerchekleshtigi zamani da net hesap yapmishtir. Ishte bu olay 5115 yil o’nce gerchekleshmishtir.
Kashgarli Mahmut, Tyurklerin shahi Alp Er To’nge’nin milattan epey syure o’nce Yakindogu yulkelerini fethettigini kaydediyor.
Mirza Ulugbey ve Abulgazi Bahadir Han tyum tyurk milletinin atasi sayilmish Oguz Han’in 4800 sene o’nce yashadigini ve dyunyanin bati ve dogu yulkelerini ele gechirdigini kaydetmishlerdir.
Tabi, Oguz Han’in adi tarih sayfalarindan kaybolmamishtir. Onun evlatlari gyunyumyuzde Avrasya halklari arasinda yashamaktadir. Oguzlar’la ilgili kabile, yer ve su adlari choktur.
Bati’da da, Dogu’da da kushkusuz nesil sorushturulur. Benim saydiklarim do’rt shahisin yuchyunyun nesebi dyuz padishahlikla ilgilidir. Hepsi de Oguz Han’a dayanir. Bunlardan ikisi, yani Mirza Ulugbey ve Abulgazi Bahadir Han kendi do’neminde yulkenin birer padishahiydi. Kashgarli Mahmut’un babasi emirdi. Dolayisiyla bu asilzadeler hich bir shahsi menfaat go’zetmeden tarih eseri yazmishlardir. Onlar tarihte sahte yun kazanmanin byuyyuk bir gyunah oldugunu gayet iyi biliyorlardi.
Orta chaglarda O’zbekistan topraklarinda birchok din ve bilim adami yetishmishtir. Bunlardan birinin dyunya ilmine kattigi bir keshfi dile getirmek istiyorum. Alimin adi Ebu Ca’fer (Ebu Abdullah) Muhammed b.Musa el-Harezmi’dir (783, Hive  — 850, Bagdat). Onun do’nemine kadar dyunyada iki cheshit sayi sistemi vardi. Ilkine go’re sayilar LX (altmish)li sayi sistemi ile hesap yapilir ve paylashilir. O’rnegin, 1 saat = LX dakika; 1 dakika = LX saniye.
Ikincisi Hint sayi sistemidir. Ishte bu sisteme go’re sayilar  1; 2; 3; 4; 5; 6; 7; 8; 9’lu sayi sistemiyle hesap yapilir ve paylashilir. Harezmi her iki sayi sistemini inceleyerek bir rakam keshfetti. Bu da daha sonra dyunya matematik ilminde eshi go’ryulmemish gelishmeye neden oldu. Evet o’yle. Bu sayi, eklendiginde chogalmayan, dyushyuldyugyunde eksilmeyen ama charpildiginda ve bo’lyundyugyunde her sheyi degishtiren sifir sayisidir. Ishte bu safhadan sonra dyunyada 10, 20, 30, 40, 50, 60, 70, 80, 90, 100 ve sair rakamlar meydana geldi.
Son 150 yil boyunca her bilim dali eshsiz derecede gelishme go’sterdi. Matematik, fizik, kimya, go’kbilimi gibi bilim dallarinda katedilen basharilari saymak uzun zaman alir.
Alimlerin tarihe, o’zellikle kendi tarihlerine karshi olan ilgisi daha da artti. Bugyun tash ve benzeri sheylere yazilan eski yazilar okunmaktadir. Arkeolojik kazi ishleri sonucunda tarihi gerchek ortaya chikarilmaktadir. 
Yalniz eski dyunya tarihi Orta Asya, Rusya, Avrupa’da yashayan bazi halklarin ko’keni hakkinda kesin ve mantikli cho’zyumlere ulashmish degildir. Bu konudaki tartishmalar bir ara alevlenir, sonra biraz so’nmsh gibi olur, daha sonra fikirler ryuzgariyla tekrar alevlenir. Kanaatimce, bahislerde bir shey eksiktir. Bu da Orta Asya tarihchilerinin biraktigi mirasin eski Yunan, Roma, CHin ve Fars kaynaklariyla karshilashtirilarak incelenmemish olmasidir. Beni elime kalem sevkeden asil neden de budur.
Elinizdeki eserde dyunyanin her dilinde bulunan “t” sesinin tarihi gerchegi arashtirilmasindaki o’nemi ortaya konmushtur. Zira, tek bir “t” sesinin sirri, eski Tyurk, Slavyan, German (Alman) halklarinin ortaya chikish syuresini daha iyi anlamamiza yardimci olacaktir.

IKI ASIRLIK BAHIS KONUSU

Iki yizyildir dyunya bilim adamlari arasinda Skifler’in kim olduklari konusundaki bahis hala devam etmektedir. So’z konusu bahislerde Skifler’in Fars dilini konushan bir halk olduklari gayesi yustyunlyuk tashir. Bu gayeye go’re, Iranlilar Dogu Avrupa’nin temelini olushturur. Tyurk halklari Avrupa’ya miladin IV.yyuzyilinda Atila liderligindeki Hunlar vasitasiyla girmishler. Dolayisiyla Heradot’un (M.O’. V.yyuzyil) dile getirdigi Skifler Iranlilar’di.
“O’zbek” teriminin ko’kenini incelemeye bashlamadan o’nce  Heradot ve daha sonraki Yunan ve Roma alimlerinin eserleri dolausiyla Orta Asya, Iran, Baktriya, Kushan, Kara Deniz, Ural Dagi chevresinde yashamish halklar; o’zellikle Skifler, Saklar, Massagetler, Aksiyanlar ve diger halklar hakkindaki bilgilerle tanishtim.
Daha o’nceki calishmalarimin birinde Heradot’un andigi “Targitay” kelimesinin etimolojisi yuzerine kisaca bilgi sunmushtum. Yalniz elimde bulunan kaynakta, yani “Eski Do’nem Tarihchilerinin Orta Asya Hakkindaki Bilgileri”nde (”YURIST-MEDIA MARKAZI” Tashkent 2008) onun ogullarinin adlari Lipoksais, Arpoksais, Koloksais sheklindeydi. O siralar elimde kesin deliller olmadigindan dolayi ayni isimlere bir anlam vermeye acizdim.
Ama Tataristanli bilgin: yustat Mirfatih Zakiyev’in “Tyurk ve Tatarlarin Ko’keni Hakkinda” (“Proishojdeniye tyurkov i tatar” Moskova-2002, “Insan” Yayinevi) eserinin elektron metniyle tanishinca, bu isimler yuzerine bazi fikirler bildirmeye karar verdim.
Mirfatih Zakiyev kendi eserinde Targitay ogullarini Arpaksay, Lipaksay ve Kolaksay sheklinde kaydederken, bunun sirrini cho’zmek myumkyun gibi geldi bana. Hoca bu do’rt isim yuzerine byuyyuk bir arashtirma yapmish, birchok edebiyati okumush. Ishte ayni eserin bazi noktalarinin o’zbekche chevirisini sunmayi lyuzyum buluyorum.
Ashagida M.Zakiyev’in dayandigi kaynaklari incelemek yuzere so’zyunyu ettigimiz parchalarla tanishalim ve daha sonra da isimlerin etimolojisine gechelim. 
Bilindigi gibi, dyunya tarihinde “tarihin atasi” olarak bilinen Heradot bundan 2500 yil o’nce yashamish ve gelecek nesillere “Tarih” eserini miras birakmishtir. Heradot M.O’. 490-480 yillarinda Halikarnas shehrinde dogmushtur. Bu shehrin harabeleri gyunyumyuzde Tyurkiye’nin Bodrum shehrinde bulunmaktadir. Heradot Halikarnas shehrindeki zorbaliga karshi koyamadan shehri terk etmek zorunda kalir. Kyuchyuk Asya, Babil, Misir, Balkan yulkelerinde; Yunanlilar’in so’myurgesi altinda bulunan Kara Deniz kiyisindaki yulkelerde bulunur ve buralardaki halkin, yo’neticilerin hayatini go’zetir; halkbilimini arashtirarak rivayetleri toplar ve birchok halkin dilini o’grenir. Heradot eseri yunanca yazmish ve tarihte ilk olarak “skif” kelimesini kullanmishtir. Heradot, Skifleri SHah-Skifler, Ziraatchi-skifler, CHiftchi Skifler, hayvancilikla ugrashan Skifler olarak birkach guruba ayirmishtir.
Heradot’tan sonra birchok Yunan ve Roma bilim adamlari bu konu yuzerinde durmushlardir. Skiflerin kendilerine tabi ettikleri birchok halk da Skifler olarak anilmishtir. Tabii ki bu terim dar anlamda Skif kabilesi (esas kelimeler Skif diline aittir) ichin kullanilmishtir.
Heradot Skiflerin ko’keni yuzerine yuch rivayeti dile getirir. Ilk rivayete go’re Skiflerin atasi Targitay’dir. Onun yuch oglu varmish: Lipoksay, Arpoksay ve Kolaksay. Bu yuch oguldan dyunyaya gelenler SHah Skifler’e aittir. Ellinler, onlara Skifler demishtir. (Heradot, 1972 Tarih VII.kitap, 6.satir bashi). Farslarin Skiflere Saklar dedigi de Heradot tarafindan kaydedilmishtir.
Diger Yunan kaynaklarina go’re, M.O’. III.yyuzyil ve miladin IV.yyuzyilina kadar olan syurede Skifler etnoniminin yerine Sarmat etnonimi kullanilmishtir.
M.O’. VII.yyuzyila ait Asur kaynaklarinda Kimeriler ve Ashgyuzler hakkinda bilgiler vardir. [I.Durmush, 1993, 26].
Sovyet alimleri eski Yunan tarihchilerinin eserlerini kabul etmezler. Bu alimlerin bashinda  akademisyen tarihchi N.Morozov ve fizikchi M.Postnikov gelir.
M.Postnikov, daha iki alimi ekleyerek, bir komisyon kurar. Matematik analizler vasitasiyla eski tarihchilerin eserleriyle ilgili ciddi inceleme yapar ve sonuchlari 1982 yilinda “Teknik ve Fen” dergisinin 7.sayisinda “Tarihteki En Byuyyuk Efsane” (“Velichayshaya mistifikatsiya v istorii”) bashligi altinda yayinlar. Makale gerchekleri de ichermiyor degil tabii ki. O’rnegin, gerchekten de M.O’. do’nemlerde yashamish Heradot ve diger Yunan, Roma alimleri ve tarihchilerinin eserleri orta chaglarda rahipler tarafindan yeniden yazilmish ve kendi chikarlarina uygun bir shekilde degishtirilmishtir.
Sovyet tarihchileri, o’zellikle Hintshinas ve Iranshinaslar Orta Asya Skifleri’nin Farslar olduklarini “ispat ederek”, onlarin gyunyumyuzdeki Tyurkiye’den Volga kiyilarina kadar; Kafkas daglarindan Orta Asya, Hindistan ve CHin’e kadar olan topraklarda yashadiklarini so’ylerler.
 So’z konusu alimlerin buna gerekche olarak ileri syurdyukleri go’ryushyun ilki: Heradot’un 2500 yil o’nce ortaya attigi tarihi bilgiler sayilir. Ikincisi ise 1977 yilinin Ekim ayinda Tacikistan Cumhuriyetinin Dushanbe shehrinde toplumshinaslik ilmi yuzerine kurulan Sovyet-Hint Ishbirligi Komisyonu’nun teshebbyusyuyle ve SSSR Bilimler Akademisi ve UNESCO tarafindan desteklenerek gerchekleshtirilen “Milat O’ncesi II. Binyillikta Orta Asya Halklarinin Etnik Ko’keni” sempozyumu sonucuydu.
 Sempozyumun o’zeti sho’yledir:
“Hint-Fars halklari, M.O’. II.binyillikta Anadolu’dan Mezopotamya, Iran, Hindistan ve CHin sinirlarina kadar olan topraklarda meydana gelerek bu topraklarin toplumsal-ekonomik gelishmesine ve tarihi kaynaklarda M.O’. I.binyillikta ortaya chiktigi kaydedilen halklarin shekillenmesine  neden olmushtur” [Etnicheskiye problemi..., 1981, 20].
Sovyet do’nemi tarihchilerinin yazdiklari tarihe karshi Cumhurbashkanimiz Islam Kerimov sho’yle keskin fikir belirtmektedir:
- Yukaridaki fikirlerden sonra dogal olarak shu soru ortaya chikar: Peki, O’zbekistan’in, O’zbek halkinin  dyunyaya tanitmaya deger gerchek tarihi yaratildi mi? Sovyet do’neminde yazilan tarihi ben bir tarih olarak kabul etmiyorum. Bashkalarinin yazdigi tarihi okutmayi desteklemiyorum. Bir so’myurgecinin, so’myurgesi altinda bulunan bir halk hakkinda halis ve adaletli fikir so’yledigi go’ryulmyush myu? Onlar tyum gyuchlerini Tyurkistan’in gechmishini karalamaya ve bizi tarihimizden mahrum etmeye sarfetmediler mi?! Tarihsiz kalmanin ne kadar byuyyuk bir felaket oldugunu biliyorsunuz. Bir insan ichin tarihi kaybetmek hayatini kaybetmek demektir.
... Ishin ilginch tarafi, tarihimiz hakkinda konushurken, hala Rus alimlerinin arashtirmalarina dayaniyoruz, alintilar aliyoruz: “Bartold sho’yle demishtir, Gyumilyov bo’yle demishtir” ve saire. Ben Rus alimlerinin emeklerini hiche saymak niyetinde degilim. Fakat ne zamana kadar biz tarihimizi bashka birilerinin go’zyuyle bakarak degerlendiririz? Neden uzun syuredir yulkemizde meydana gelen devletchilik tarihi, toplumsal-siyasi, ekonomik ve kyultyurel hayatla ilgili detayli inceleme yapilmadi? Arkeoloji, Tarih ve SHarkshinaslik Enstityuleri var. Uzmanlarimiz neyle meshgul ve nereye bakiyorlar? O’zbek devletchiligi ne zaman shekillendi? O’zbekistan’in ÕÕ.yyuzyilin bashi, daha dogrusu 1924 yilinda devlet makamini aldigi so’yleniyor. Bizim buna inanmamiz mi lazim? Kendimi o’vmyush olmayayim ama yeniden shekillenmekte olan O’zbek devletchiliginin bashinda bulunan bir insan olarak so’yleyebilirim ki, bu yolda canimi vermeye hazirim. CHyunkyu hayatimin o’zyu bunu gerektirmektedir. Ama sadece ben degil, belki de tyum halkimiz O’zbek devletchiliginin ne zaman meydana geldgini, ne tyur tarihi basamaklari yashadigini bilmek ister. Uzmanlarimizin bu sorulara cevabi olabilir. Arashtirma yapmakta olan alimler bu konuda belli bir o’zetlemelere gelmish olabilirler. Fakat shimdilik ne medya, ne ders kitaplari bu sorulari cevaplayacak durumda degildir.
... Birchok alimin bilimsel tefekkyuryu ve bakish achisinin hangi do’nemde shekillendigini gayet iyi biliyorum. Tarih aleminde emek verenleri vatanperver, yyurtperver yoldashlarim olarak bilirim ve bu yyuzden sho’yle bir talepte bulunmak istiyorum: Ne zaman achik ve gerchek tarihimizi gyuzel bir shekilde evlatlarimiza ulashtiracaksiniz? (I.Kerimov “Tarihi Hatirasiz Gelecek Yoktur”)
–“Sovyet do’neminde O’zbek milletinin tarihini yanlish go’stermekten, hatta bazi sayfalarini hich yazmamaktan beklenen sonuch neydi?
...Durum o’yleydi ki kendi tarihimizi kendi ellerimizle yazmaya hakli degildik. Birilerinin yarattigi tarihle ilgili ders kitaplari okuduk. “SSSR Tarihi” adli ders kitabinda koskoca bir yulke olan O’zbekistan ichin sadece 3-4 sayfa ayarlanmishtir. Tarihi olaylar ve tarihi shahislar hakkinda gerchekdishi fikirler ileri syuryulmyushtyur. Ilimdeki bu tyur sahtekarligi bugyun en yucra ko’shelerde bulunan ko’ylerde yashayan insanlar bile gayet iyi biliyorlar. Bagimsizlik dolaysiyla tarihi gerchegi incelemek, benligi anlamak istegi  ortaya  chikmishtir. (Tarihchi Alimler ve Gazetecilerle Sohbet, “Mulakat” dergisi 1998, sayi 5).
 Evet, Cumhurbashkanimizin bu so’zleri chok o’nemlidir. Sovyet do’neminde ve daha o’nceki do’nemlerde tarih ilminin do’nemin siyasetine hizmet etmish olmasi aci bir yaradir. Maalesef bu durum tarihte birchok defa ispatini bulmushtur. Tarihi oldugu gibi gerchek haliyle yazmak herkesin de yapabilecegi bir ish degildir. Bunun ichin bilimli olmanin yani sira yyuksek kyultyure ve cesarete de sahip olmak lazim.
Eski Yunanistan, Roma, Orta Asya, Dogu ve CHin tarihchileri sovyet tarihchilerinin karshisinda iki noktada suchlu sayiliyorlardi. Ilki, komyunist degillerdi, ikincisi de onlarin elinde sovyet okullarinda okuduklarini go’steren diplomalari yoktu. Dolayisiyla Bolshevikler, KPSS tarihinden o’nce yaratilan tyum kaynaklara uydurulmush eserler olarak bakmishlardi.
Sovyet do’neminde tarih ilmi siyasi kabugundan kurtulamadi. Sechkin siyasi zyumre olan partinin istegine uygun tarih meydana getirildi. Sovyetler Birligi tarihchileri yulkedeki Rus halklarinin ko’keni konusunda da ihmalkar davrandilar. CHyunkyu Rus halki Kiyev Rusu devletinin kurulmasiyla ortaya chikmish degildir.
Sovyetler Birligi’nde en eski tarihe sahip millet de O’zbekler’di, devletchilik tarihinin en eskisi de O’zbekler’deydi. Bunu anlayan Sovyet tarihchileri O’zbekler’e tarihlerini arashtirmaya izin vermemishlerdi. Arashtirmak isteyenler o’nce idam edildi, daha sonra da manevi o’lyume maruz birakildi.
Bu konuda Cumhurbashkanimizin fikirlerine dikkatinizi chekmek istiyorum:
–CHar Rusya’sinin Skobelev adindaki generali imparato’re sho’yle bilgi vermishtir:
“Yerli halk bizim sandigimizdan daha kyultyurlyuymyush. Onlari kendimize tabi ettiremiyoruz. Bu halkin gechmishte yarattigi her sheyini, mescit ve medreselerini, dini kitaplarini yok ederek ve onlarin maneviyatini so’ndyurerek kendi kanatimiz altina alabiliriz.”
Peki, bunlari tarihchilerimiz biliyor mu? Bu tyur aci go’ryushleri halkimiza ulashtiriyorlar mi? Maalesef, birchok bilim adaminin shuurunda eski devlet sisteminin izleri silinmemishtir. Onlar gyunyumyuzde de, yani bagimsizlik do’neminde bile korkarak konushuyorlar.
–“Harezm devleti 2700 yillik bir tarihe sahiptir. Ancak, Rusya’nin ister o’nceki, ister bugyunkyu tarihchilerine sorarsaniz, onlar bunu kesinlikle kabul etmezler. Bunun tek nedeni var. Eger kabullenecek olurlarsa, byutyun tarihi h;lasalari bosha chikmish, ilimde sahtekarlik yaptiklari belli olmush olur. (I.A.Kerimov “Tarihi Hatirasiz Gelecek Yok” (Tarihchiler ve Gazetecilerle Sohbet, “Mulakat” dergisi, 1998, sayi 5).
Acimasiz Sovyet do’neminde millet tarihini degil, O’zbek milli kahramanlarinin adini anmak bile byuyyuk bir baskiya maruz kalmak demekti. Alishir Nevai hakkinda tarihi roman yazdigi ichin yazar M.T.Aybek, “Timur Tyuzyukler”ni o’zbekcheye chevirdigi ichin A.Saguni, “O’tken Gyunler” romanina filim chektigi ichin Y.A’zamov iftira tashlari altinda kalmishti. Yillar gechti. Kimin kim oldugunu tarih acimasizca achiga vurdu, vuruyor ve vuracaktir. Bunun ahirette de cevabi sorulacaktir. Aybek milli kahramana do’nyushtyu. Saguni’yi evine hapis eden Stalin ve Mao’lar beraberlerinde beddualari go’tyurdyuler. Saguni’nin eserleri ise dyunya manevi dyunyasina eshsiz bir hazine olarak katildi. “O’tken Gyunler” romanina chekilen filim UNESCO’nun altin fonuna alindi.
Dushanbe shehrinde dyuzenlenen sempozyum katilimcilarinin fikrine go’re, Tyurk halklari bu topraklarda M.S. ortaya chikmishtir. Bo’ylece, binlerce yil boyunca Orta Asya ve Kafkas topraklarinda yashayan O’zbek, Tyurkmen, Kazak, Kirgiz, Azerbaycan, Tatar, Gagauz, ve diger Tyurk halklari bir gyunde kendi vatanlarina yabanci sayilmish oldular.
Ishte ayni sempozyum bilgilerine dayanarak, Orta Asya tarih kitaplari yaratildi. Okul o’grencileri, yuniversite talebeleri ve bilim adamlari bu uyduruya yavash yavash alishtilar, inandilar ve bashkalarini da inandirdilar.
Ishin ilginch tarafi, bu topraklarda Farslar dishinda Yahudiler, Araplar ve Hindular binyillardan beri yashamaktadir. Ama onlarin hichbiri O’zbeklerin bu topraklara milattan sonra geldiklerini iddia etmish degillerdir.
Bu fikrin mantikdishi oldugunu her aydin iyi anlar. Ancak aydin zyumre degil, tek o’grenci bile basit bir soruyla sempozyumun h;lasasini bosha chikarabilir. O’rnegin:
- Hocam, 2500 yil o’nce Heradot’un kaleme aldigi Massagetler’in kralichesi Tamaride (To’maris), hile yoluyla o’ldyuryulen oglunun o’cyunyu alabilmek ichin Farslar shahi Kir’ e hangi deryadan “sen gech ya da ben gecheyim” demishtir? Ya da, miladin 2.yyuzyilinda yashayan Yunan yazari Polien’in andigi SHirak Farslara karshi myucadele ederken, onlarin ordusunu hangi cho’lde maglup etmishtir? Rivayete go’re susuzluktan kurtulmak ichin Dara Baktr deryasina gyuchbela ulashir. Bu hangi deryaydi? O’zbekchede Oguz lehchesi derken ne anlashilir?
  Ne yazik ki bu tyur sorular o’grenci degil, tarihchi ve dilbilimciler tarafindan bile sorulmadi. Oysa Saklar, Skifler, Massagetler ve Gotlar ortak tarihe sahiptir ve bu tarih O’zbekistan topraklarinda bashlar. Eserin bash amaci, O’zbekistan’in bagimsizligindan sonra bu nazariyeyi ispata chalishmaktir.
Tyurk dilleri sonundan eklemeli dillerdir ve dolayisiyla da bu dillere ait kelimelerin ko’kyu chok az degishmishtir. Nutuk bir myucizedir. Onun nasil ortaya chiktigi ilimde bilinmemektedir. Kelimeler de bir myucize. Insanlarin tek anne babadan yuredigi gibi diller de tek dilin temelinde gelishmishtir. Dil ata mekandan uzaklashtikcha, dish etkiler nedeniyle sheklini degishtirir. Herhangi bir kelimenin tek dile ait olacagini ve bashka dillere gechmeyecegini iddia edecek degilim.
Kisacasi, kelime Allah’in bir nimetidir. Eger kelimeyi de somut bir shey olarak kabul edecek olursak ne demek istedigimi anlayabilirsiniz sanirim. Kelimeyi bir elma olarak kabul edelim. Elma dyunyanin her tarafinda vardir. Onun tohumunu alip istediginiz yere ekin, iklima go’re onun rengi, tadi degishebilir, fakat shekli degishmez. Tyurkche kelimeler de o’yledir. Bashka bir benzetme yapalim. Cep telefonlari dyunyaya nasil yayildi ise kelimeler de halklar arasinda o’yle yayilmishtir. Fakat “telefon” kelimesinin etimolojisini arashtirdiginizda onun kime ait oldugu hemen anlashilir. Bu dyushyunceden yola chikarak Heradot’un dile getirdigi do’rt ismin ko’kyunyu arashtiralim.
M.Zakiyev’in parchalarina do’nelim.
Yunan kaynaklari Rus alimleri tarafindan XVII.yyuzyilda incelenmeye bashlamishti. Heradot’un “Tarih” eserini ruschaya cheviren Andrey Lizlov’dur. Lizlov, Rus ve Bati Avrupa tarihi kaynaklarindan haberdardi. Lizlov, 1649 yilinda Krakov’da yayimlanan S.Staravolski’nin “Tyurk Kralinin Sarayi” (Dvor Sesarya Turetskogo) eserini lehcheden ruschaya chevirdi.
A.Lizlov “Skifler Tarihi” adli eserini 1692 yilinda elyazi sheklinde tamamlamishti. Bu eser yazar ve toplum eylemcisi N.I.Novikov tarafindan 1776 yilinda kismen, 1787 yilinda ise tam olarak yayinlanmishti.
A.Lizlov eserin o’nso’zyunde Tyurkler ve Tatarlar’in atalarinin Skifler oldugunu ispat etmishtir. Daha sonraki bo’lyumlerde de ruslarin tyurk ve tatarlarla ilishkileri incelenmishtir. Heradot’un eserini inceleyen A.A.Neyhardt, A.Lizlov’un eserini okuyunca, orada belirtilen go’ryushlerin tartishmali oldugunu kaydetmishtir. [Neyhardt A.A., 1982, 9]. Skifleri arashtiran diger alim S.A.Semenov-Zuser de eserin “Rus tarihindeki ilk yunlyu eser” oldugunu so’ylemishtir [Semenov-Zuser S.A., 1947, 11].
XVIII. yyuzyilin bashlarinda Skiflere karshi ilgi daha da canlanmishti. Bu konu o’zellikle Rusya imperatoru I.Pyotr’in chok ilgisini chekmishti. O, Slavyanlar’in ortaya chikish tarihini arashtirmasi ichin Alman alimi G.B.Leybnits’e ricada bulunmushtur. Leybnits 1708 yilinda imparatora yazdigi mektuplarindan birinde “Ben Sermetler derken Slavyan kabilelerinin atalarini anlarim. Bu kelime daha sonradan Slavyan ve Slavlar sheklinde yayildi” demishtir. [Leybnits G.B., 1873, 211].
Skif-Sarmat meselesini arashtirmak ichin 1725 yilinda Petersburg Bilimler Akademisine Almanya’dan Gotlib Zigfrid davet edildi. Onun go’ryushyu shu shekildeydi: Skifler – Asya’dan gelen halklardir; Slavyanlar – Avtahtan halk, Dolayisiyla Skifler Slavyanlar degildir. Alime go’re, Skiflerin evlatlari Fin, Liv, Estlardir. [Neyhardt À.À., 1982, 12].
XVIII.yyuzyil Rus tarihchisi B.N.Tatishev Skif kelimesinin derleme bir dil oldugunu so’yler. Ona go’re, Skifler derken Slavyan, Sarmatlar, Tyurk, Mogol, Alman, Iran ve CHinler anlashilir. Avrupalilar 13.yyuzyilindan itibaren Skif kelimesinin yerine tatar kelimesini kullanmaya bashlamishtir. [Tatishev B.N., 1962, 232-233].
M.B.Lomonosov ise Skifler’den Fin, Sarmat, Slavyan halklarinin meydana geldigini kaydeder. [Neyhardt À.À., 1982, 17-18].
Rus alimleri A.Lizlov, B.N.Tatishev dishinda Bati alimleri de ayni fikirdeydiler. XIX.yyuzyilda Ingiliz alimi V.Mitford “Dyunyada o’yle bir yer vardir ki, halki bashkalarindan o’rf-adeti ve yasham tarzi ile keskin farklilik tashir. Bu halka Yunanlilar Skit, chagdashlari ise Tatar derler.” [Mitford V., 1838, 419]. SHu da vurgulanmalidir: o siralarda Avrupalilar Tatar derken Dogudaki byutyun halklari, o’zellikle myuslyuman Tyurkleri anlarlardi.
XIX.yyuzyilin ortalarinda Rus tarihchileri ve cografyacilari Skiflerin Tyurkler olduklarina kushku duymamishlardir. O’rnegin, R.Latama 1854 yilinda Rus Cografya Cemiyetinin Byulteninde sho’yle yazmishtir: “Gyunyumyuzde Skiflerin Tyurkler olduklarini ispatlamak ichin... o’zel delillere gerek yoktur.” [Latama R., 1854, 45].
XVIII.yyuzyilin sonunda Skifler’in tarihiyle ilgilenen N.M.Karamzin kendi hulasasinda Heradot’un do’neminde Avrupa ve Asya’nin bazi halklarinin Skif ve Sarmat sheklindeki genel isimlerle adlandirildigini kaydetmishtir. [Karamzin N.M., 1818, 5-12].
XIX.yyuzyilda gerchekleshtirilen arkeolojik kazi ishleri Heradot ve diger yunan alimlerinin Avrupa ve Asya tarihini dogru go’zlemlediklerini ispatlayacak niteliktedir. Bu yyuzden Rus aydinlari Heradot ve yunan tarihchilerinin eserlerini ruschaya tercyume ishlerini hemen bashlattilar. YUlke tarihinin arashtirilmasi ichin genish imkanlar ortaya chikti.
O’nce Vilno ve Kazan yuniversitelerinde hocalik yapan akademisyen E.I.Eyhvald, Heradot’un “Tarih” eseri yuzerine birchok arashtirma yapmish ve arashtirmalariyla Slavyan, Fin, Tyurk ve Mogol halklarinin tarihini o’grenmeye chalishmishtir. Alim, Skiflerin tek halk olmadiklarini ve Skif derken gyunyumyuzde de ayni topraklarda yashayan halklar anlashildigini kaydeder. [Eyhvald E.I., 1838, c. 27].
XIX.yyuzyilin bashlarinda birchok halkin tarihini arashtiran P.F.Sum: “– Skifler, Sarmat, Alanlar’in yerine daha sonra Tyurk kabilesi olan Hunlar geldiler. Sarmat kelimesi Tyurkche “sari” kelimesinden ortaya chikmishtir ve “sari adamlar” demektir.” demishtir.[Sum P.F., 1846, 3, 15]. Alman tarihchisi B.G.Nibur, Skifler’in mogol olduklarini yazmish ve Tyurkler’i de bu siraya katmishtir. [Nibur B.G., 1847]. XIX.yyuzyilin ikinci yarisinda, daha dogrusu 1870 yilinda A.D.Mordtman, Leypsig shehrinde Mihhatlar yuzerine gerchekleshtirdigi arashtirmalarini yayinlar ve Skifler’in tyurkche konushtuklarini kaydederek, bu dilin o sirada (Heradot’un yashadigi do’nemde –E.SH.) Ural-Altay dil ailesinden ayrilma syurecini yashadigini yazar. [Mordtman À.D., 1870, 66-77].
K.Seys’in 1837 yilinda ilan ettigi arashtirmasiyla Skifler tarihinde yeni do’nem bashlatilmish oldu. Yani alim ilk olarak Skifler’i Iran dilinde konushan kabileler olarak go’sterdi. Dini, cografi o’zellikler ve Skif ve Fars dilleri arasindaki benzerlik onun bo’yle sonuca varmasina neden olmushtur. [Davatur A.I.,..., 1982, 47].
Diger alman alimi K.Noyman din ve dil o’zelliklerine dayanarak, Skifler’in tyurkler, Sarmatlar’in da slavyanlar olduklarini kaydeder. [Davatur A.I.,..., 1982, 50].
P.I.SHafarik – Skifler’i mogol; Sarmatlar’i fars; Budin ve Nevrlar’i da slavyan demishtir. [SHafarik P.I., 1948; Davatur A.I., 1982, 48].
XIX.yyuzyilin 60’li yillarinda K.Myullenhoff, Skif ve Sarmat kelimelerini Hint-Avrupa dilleri temelinde inceleyerek, Skifler’in iran dilini konushan ve Iran kuzeyinden uzakta bir yerde ikamet eden halk oldugunu, bu halklarin bir kisminin da Asetin oldugunu kaydeder. [Davatur A.I.,..., 1982, 53].
K.Myullenhoff’tan sonra Skif-Iran nazariyesi tarihchilerin ve dilbilimcilerin dikkatini daha chok chekmeye bashladi. Bu nazariyeyi gelishtirmek ichin de birchok ek belge bulmaya chalishtilar. So’z konusu nazariyenin gelishtirilmesi Hint-Avrupa halklarina ata yurtlari olan topraklara sahip chikma imkanini verdi. Dolayisiyla kendilerinden farkli dyushyunenlere karshi birlikte myucadele etmeyi, onlari eleshtirmeyi ve onlarin bilgisiz insanlar olduklarini vurgulamayi ve bununla da kendi nazariyelerini daha da yyukseltmeyi hedef edindiler.
Fakat buna ragmen Skif ve Sarmatlar’in tyurk oldugunu kanitlamaya chalishanlar da vardi o siralarda. Bazen bu tyur alimler Tyurk olmayan halklar arasindan da chikabilirdi. O’rnegin, 1904 yilinda O.Franke, CHin kaynaklarinin Orta Asya Skifleri’ni arashtirmaya kattigi hisseyi anlatan kitabini yayimladi. [Durmush, 1993, 17].
Alime go’re, CHin kaynaklarinda Orta Asyali Skifleri “Sai” ve “Sak” olarak iki shekilde anilmishtir. Bazi alimlere go’re “sai” chince “saki” demektir. O’rnegin, “Sai Vang” – “SHah Saklar”dir. [Durmush, 1993, 27-28].
Arkeolojik kazi ishleri sonucunda Dunay’dan CHin’in Bati sinirlarina kadar uzanan topraklarda Skifler’in (Sakr, Sai, Ishgyuzler) yashadigi tespit edilmishtir.
M.Zakiyev’e go’re, Skit (Skif) adi M.O’. III.yyuzyildan itibaren kendi yerini Heradot’un dile getirmedigi Sarmat adina devretmishtir. Daha sonra Sarmat kelimesinin yerine Saravmat kelimesi kullanilmaya bashlamishtir. M.O’. I.yyuzyilinda ise Saravmat kelimesi de yerini Alan ve As kelimelerine devretmish oldu.
Burada o’nemlisi Skifler tarihiyle ilgilenen tyurkshinaslar, kaynaklari dilbilimsel, mitolojik ve etnolojik achidan arashtirirken Skif ve Sarmatlarin tyurkche konushtuklarina dikkat etmish olmasidir.
O’rnegin, 1880 yilinda Macar tyurkshinasi Geza Kuun “Kumanikus Kodeksi” eserinde Skifler’in yurkche konushtuklarini reddedilemeyecek delillerle kanitlamishtir [Kuun, 1881, LVII-LVIII].
Hasan Ata Abushi de 1909 yilinda yazdigi “Tyurk Kavimleri Tarihi” eserinde Skifler’in Tyurkche konushtuklarini kaydeder. [Gabashi H.G., 1909, 54].
YUnlyu Tatar tarihchisi Hadi Atlasi “Sibirya Tarihi” kitabinda Yunanlilar’in dile getirdikleri Skifiye’nin Iranlilar’in dedigi Turan, shimdiki Tyurkistan topraklarinda yerleshtigi sonucuna varmishtir. (H.Atlasi., 1993,21).
Fransa’nin Sarbonna YUnivesitesini tamamlayan, Avrupanin birchok dilini bilen tyurk ve tatar alimi Sedri Maksudi Arsal da Skifler’in o’nemli kisminin tyurkche konushtuklarini yazmishtir. [Arsal, 1930, 8].
Tyurk halklarinin yunlyu tarihchisi Zeki Velidi Togan da arashtirmalarinda ayni fikri ileri syurmyushtyur. [Velidi A.Z., 1981, 34].
Sedri Maksudi Arsal’in kizi, birkach roman, german ve tyurk dillerinin uzmani Adila Ayda, Eski Roma’da yashayan Etrusklar’in tyurk olduklarini ispat eden konushmasini Tyurk Tarihchilerinin Uluslararasi Kongresi’nde sunmushtu. [Adila Ayda, 1979, 287-292].
Sovyetler Birligi do’neminde resmi tarih derslerinin Skifler-Saklar-Sarmatlar’in fars olduklarini vurgulamish olmasina ragmen, kimi tyurkshinaslar onlarin tyurk olduklarini hich kushku duymadan so’yleyebilmishlerdir. O’rnegin, kazak alimleri A.S.Amanjalov, A.Syuleymanov, K.A.Akishev Skifler’in Kazaklar’in atalari olduklarini ileri syurmyushlerdir. [Amanjalov A.S., 1971; Syuleymanov A., 1975; Akishev K.A., 1978].
Kazak alimlerinin yuzerinde durmakta oldugumuz meseleye yo’nelik eserleri arasinda O’lces Syuleymanov’un “AzIYA” eseri heyecanlari meydana getirdi. Myuellif, “O’zbek” teriminin ko’keni hakkindaki fikri keskin reddetmek beraberinde eserinin Orta Asya Tyurkleri’nin tarihini arashtirma achisindan “demir izgara”lari kirabilecek o’neme sahip oldugunu kaydetmishtir.
Daha sonra kafkasshinas alim I.M.Miziyev ve K.T.Laypanov’lar 1986 yilinda Skif-Sarmat ve Alanlar’in esas kisminin tyurkche konushtuklarini dilbilimi, arkeoloji ve etnoloji bilgileriyle kanitladilar. [Miziyev I.M., 1986, 35-56, 123-138; Miziyev I.M., 1990, 51-72; Laypanov K.T., Miziyev I.M., 1993, 45-86].
1993 yilinda tyurk bilgini I.Durmush “Skitler. Sakalar” risalesini ilan etti. Alim, Skifler’e ait dilbilimi, arkeoloji ve etnoloji bilgililerine dayanarak, Skifler’in (Sakalar’in) tyurkche konushtuklarini reddedilemeyecek delillerle ispat etti. [Durmush I., 1993].
Bulgar Tatarlari’nin etnik ko’kenini arashtirirken M.Zakiyev de Skif-Sarmat meselesiyle karshi karshiya gelmish ve “Tatar Halkinin Skif-Sarmat Ko’kenleri” makalesini yazmishtir. [Zakiyev Ì., 1995à, 37-58].
Son do’nemlerde Skif-Iran nazariyesini reddeden ve Skif-Tyurk fikrini destekleyen eserler chogalmaktadir. Buna Feridun Agasioglu’nun dilbilimsel incelemelere dayanan eserlerini o’rnek go’sterebiliriz. [Feridun Agasioglu, 2000, 77-133].
M.Zakiyev eserlerinden alinan parchalarin tercyumesinden de anlashilacagi yuzere Skif, Sak, Sarmat ve bashka isimler yuzerine tartishmalar 300 yildan beri devam etmektedir.
O’zbekistan’da “Skifler’in ortaya chikmasinda tyurk halklarinin yeri” yuzerindeki arashtirmalara bagimsizliktan sonra bashlamish oldu. Birchok bilim adami konu dahilindeki o’nemli kaynaklarin tercyumesi ile ve arashtirmalariyla tarihimizi yeniden kazandirma yoluna girdiler.
Bu gerchegi ashagida sunacagim o’rnekle achiklamaya chalishacagim:
YUch litreli bir kavanoza su koyup ichine biri byuyyuk, biri kyuchyuk iki tashi atalim ve kavanozu devamli titreshim halinde olan bir sheyin yuzerine koyalim. Kavanozun dibine ilk o’nce byuyyuk tash yerleshir, kyuchyuk tashlar da byuyyugyunyun yustyune yigilir. Fakat titreshim devamli oldugundan bir myuddet sonra kyuchyuk tashlar dibe inip byuyyuk tash onlarin yustyune oturur. Halkimizin tarihi ishte bu byuyyuk tasha benzer. Kyuchyuk tash parchalari ise 150 yil boyunca halkimiza atilan iftira ve chamurlardir.
Fikrimi heyecana kapilmadan, mantikli dyushyuncelerle size achiklamaya chalishacagim. Bu hareketi so’zyunyu ettigim byuyyuk tash yustyundeki kyuchyuk tashlari ashagi atmak olarak kabul edebilirsiniz. Diger tash parchalarinin ashagi indirilmesinin ise eski kitaplarimizin chagdash o’zbek diline chevrilmesiyle saglanacagini umarim.
Yukaridaki fikirleri o’zetleyerek vurgulamaliyim ki, yunan alimleri hemde A.Bahadir Han ve M.Ulugbey gibi byuyyuk bilginlerin so’ylediklerini inceleme sonucu gerchekleshtirdigim bu chalishma fevkalade bir olay degildir. Yaptiklarimi byuyyuk bir shehirde bir parkin ko’shesinde bulunan ve so’nyukleshen ampulyu temizlemek olarak kabul edebilirsiniz. CHyunkyu bundan o’nce ishik da vardi, ampul da...

ASYALI VE AVRUPALI SAKLAR

Heradot’a go’re Saklar o’nce skifche konushmushlar ve daha sonra onlarin dili degishmishtir. KIYEV kelimesi Heradot’un fikrini kanitlar. Kelimenin etimolojisi “Jiya” ve “ev” kelimelerinin birleshmesiyle ortaya chikmishtir ve “yamachtaki ev” anlamini verir. “Yamach”in diger anlami “ko’she”dir. Ruscha “Dom na okraine”dir ve daha sonra “Ukrayna” kelimesinin meydana gelmesine neden olmushtur. “Ev” kelimesi eklenen diger bir shehir daha var. Bu shehir gyunyumyuzdeki Moldovya’nin bashkenti Kishinev shehridir. Kelimenin etimolojisi  “Jishki” + “ev”dir.
Heradot, skiflerin kendi topraklarindan massagetler tarafindan kovuldugunu yazar. Heradot’un kastettigi skifler gyunyumyuzdeki birchok Avrupa halklaridir. Onlarin bazilarina o siralarda saklar denmishtir.
O’rnegin, Heradot’tan hemen yyuzyil sonra yunan tarihchi Efor (M.O’. 405-330 y.y.) sho’yle yazmishtir:
-Koyunbakici saklar – skif kabilelerinden biridir. Onlar tahil yuryunlerinin vatani olan Asya’da yashayan gercheksever hayvancilardir. Skifler servete dyushkyun degildirler. Birbirlerine karshi dyuryust davranirlar. Mal, myulk, kadin, chocuk onlar ichin genel sheylerdir. Disharidan kimse onlara saldirmaz. CHyunkyu onlarin yagma edilecek hichbir sheyi yoktur. Go’chebe halktirlar ve syutle beslenirler. O’zel myulk sahibi olmak yasaktir. Mal ve myulk diger sheyler gibi ortadadir. Onlarin bazilari Asya’ya gelip yerleshmishtir ve orada onlara saklar denir. (“Eski Do’nem Tarihchileri Orta Asya Hakkinda” derleme parchalar “YURIST-VEDIA MERKEZI” Yayinevi, 2008, s.58)”.
Peki, saklar hakkinda eski do’nem alimleri bashka neler demishtir? Heradot yazar:
   “ ...Bu konuda bir efsane daha var. (Ben daha chok bu efsaneye inanirim). Efsanede sho’yle denir: Go’chebe skif kabileleri Asya’da yashiyorlardi. Massagetler onlari gyuch kullanarak o topraklardan kovduktan sonra skifler Araks’i gecherek kimmerilerin yurduna girdiler. (SHu anda skiflerin bulundugu topraklarda eskiden kimmerler yasharlardi)” “Eski Do’nem Tarihchileri Orta Asya Hakkinda YURIST-MEDIA MERKEZI” Tashkent-2008,s.59 Heradot Tarih IV kitap , 11).
Peki, kimmeriler kimlerdir?
Kimmeriler – eski go’chebe kabileler ittifakidir. Iran padishahlarinin yazilarinin akkadcha varyanti kimmerileri Tyurkistan’in (gyunyumyuzdeki O’zbekistan’in) batisinda yashayan saklar olarak achiklamishlar. Onlar O’kyuz’yun (Amuderya) kuzeyinde yashamishtir. Assur kaynaklarinda kimmerilerin 3 dehasi: Teushpa, Tugdamme (Yunanca Ligdamis) ve Sandaksatra  dile getirilmishtir. Milat o’ncesi 700 yilinda kimmeriler gyunyumyuzdeki Rusya’nin gyuneyine baskin yapmishtir. Heradot ve diger tarihchilere go’re, kimmeriler Kara Deniz’in kuzey kiyisindan Frakya’ya kadar olan topraklarda yashamish ve bu topraklardan skifler tarafindan kovulmushtur. Fakat Yunanli tarihchi ve cografyacilar chogu zaman Kimmeriler ile Skifler’i (onlar ayni kabileden olduklari ichin) karishtirilarak yazilmishtir.” (Milli Ansiklopedi).
Gechtigimiz yyuzyilda o’zbek alimleri saklara “shak” demishtir. Ben bu fikri desteklemiyorum. Saklar’la skifler’in akraba olduklarina kushku yoktur. Fakat bunun tam cevabinin Mirza Ulugbey’den bulabiliriz.
“...Yafes b.Nuh Aleyhisselam’a... Hak Subhanehu ve Teala 9 ogul verdi: birincisi Tyurk, ikincisi Gibraz, yuchyuncyusyu Saklab”... (Mirza Ulugbey. “Do’rt Ulus Tarihi”. Ò.-1992. “CHolpan” Yayinevi, s.33).
Alimlerimiz Saklab’i Turan kavminden sayarak, onun gyunyumyuzdeki finler’e ait oldugunu da so’ylerler. (Z.Ziyatov “Turan Kavimleri” Ò-2008 “Istiklal” Yayinevi 119; s.161).
Biz boshuna sechmedik Saklab’i. CHyunkyu Mirza Ulugbey onun tyurk halklarindan ayricalik tashiyan bir sifati yuzerinde durur. Burada Saklab’in gyunyumyuzde kime ait oldugunu kendiniz de anlayabilirsiniz.
SHu so’zlere dikkat edelim:
“...Fakat Saklab b.Yafes Aleyhisselam hayasiz bir adamdi. Bir yerde durmazdi. Kardeshleriyle anlashmazlik sebebiyle onlara yakin yerden mekan tutmadi, ko’shede bir yeri mekan etti.  Yargilamak istegini (cinayet ichin seca tayin etme) o, ortaya attmishtir. Ruslarda sho’yle bir adet vardi: Eger biri vefat edip kendisinden sonra ogul ve kiz kalirsa, byutyun myulkyu kizina verirler, ogluna da kilich dishinda bashka bir shey (miras) birakilmazdi. Bu olay onlarin evlatlari arasinda gelenek halini aldi” (ayni yer).
Dilimizde “sakla”, “saklan” kelimelerinin “tertipli ol”, “utanmaz olma” fiilleriyle esh anlam tashimasi boshuna degildir.
Mirza Ulugbey: “Nuh Tufani’ndan sonra “Yafes Aleyhisselam (atamiz Tyurk’yun babasi)  Turan ve Tyurkistan’i kendisi ichin saklamishti”, dedigine dikkat edersek, (“Do’rt Ulus Tarihi” Ò.-1994, “CHolpan” Yayinevi, s.34) Saklab’in yurdunun da Tyurkistan oldugu anlashilir.
Ishin ilginch yani, Eylyul Devrimi’ne kadar slavyanlar’in Saklab’in evlatlari olduklari Orta Asya’da bahis konusu olmamishtir. O’rnegin, tyurkmen shairi Mahtumkulu’nun “Bu Dyunya” shiiri ruschaya chevrildiginde de rus shairleri onu o’yle kabul etmishlerdir: 
On iki bin agach, cayi Hindistan,
Alti bin agach yol arzi Rumustan,
Do’rt bin Saklap, Sincap,
do’rt bin Zeyistan.

Dvenadsat tisyach agadjey— mesto Indii,
SHest tisyach puti v zemle Ruma,
CHetirye tisyache — u slavyan, u Sincabe,
I chetirye tisyachi — v strane Zengi.
Sovyet tarihchilerinden farkli olarak rus tarihchileri XIX.yyuzyilinda slavyanlar’la tyurkler ve germanlar’in kardesh olduklari sonucuna varmishlardir.
Toponimist alim Suyun Karayev’in “Asaka” kelimesinin ko’keni hakkinda yazdiklari da ilgi chekicidir:
“Asaka Andican vilayetindeki shehir adidir. Buhara vilayeti, Candar ilchesinde Asaka denen yer var. Karakalpakistan Cumhuriyeti’nde Asakavdan adli yerler vardir: avdan-abdan - “baraj”, “go’l”, “havuz” demektir. Gerchekten de tarihte Asakavdan’in bulundugu yerde bir go’l vardi. Peki, “asaka” ne demektir? Bazi kaynaklarda o’zbek ashiretleri arasinda Asaka kabilesinin oldugu kaydedilmishtir; kirgizlarin Sayak kabilesi terkibinde Asake ashireti vardi. Asaka bir ashiret adiysa, bu kelimenin ko’keni nedir? Gechmishte Pamir’de Assakana yulkesi vardi. Makedonyali Iskender Orta Asya’dan Hindistan’a bu yulke vasitasiyla gechmishtir. YUlke halkina Assaka(n) denmishtir. Assaka Hint dilinde “suvari”, “atli” demektir. Tarihchi B.A.Litvinski Assakana (Asaka) etnoniminin temelinde Sak halkinin adi oldugunu ortaya koyar. Asaka ashireti ishte o Sak halkinin adiyla bagli olabilir. Tarihchi A.Muhammedcanov Asaka aslinda Asikal sheklinde telaffuz edilir, As – Tyurk ashireti, Kal – “su” ya da “chay” demektir, yani “Aslar chayi” anlamini verir, der.”
Hocamiz M.Yoldashev’in fikrine go’re, “ASHA” sanskrit dilinde “Allah”, Zerdusht dininde de “Ilah” demektir.
Gerchekten de dikkate deger fikirlerdir. Yalniz “As” kelimesi tyurkche “Ash” da olabilir. Pamir’deki eski Assaka yulkesi Ash (Ashina-bo’ri, batur) – Saka, yani “Ashina evladi saklari” ya da “Batur saklar” olup, “Asaka” bunun eshanlamlisi olabilir.
SHimdiki Kazakistan’da bulunan Tyurkistan shehrinin eski adi “Yessi” aslinda “Saksi”dir. Bu baglamda Mahmud b.Veli (17yy.) “Bahru-l asrar” (“Sirlar Denizi”) eserinde shu bilgileri sunar: “Gyunyumyuzdeki Tyurkistan Saksi shehridir, halk arasinda Yassi olarak kullanilir.”
Kirgizistan’in Osh vilayetinde Yassi deryasi vardir. Ayni adi tashiyan shehir Avrupa’da, daha dogrusu, Romanya’da da vardir. Bahluy deryasi kiyisinda yerleshmish olan bu shehrin adi “Yassi”dir. Orta chaglarda “Aspazar” adini tashimishtir.
Orta chaglarda mevcudiyetini syurdyuren Hazar Hakanligi’nin bashkenti de Saksin shehri olup, Volga kiyisinda yerleshmishtir. 11.yyuzyilinda viran edilmishtir.
Diger bilgi daha. Latin Amerikasi’nda yashayan Inklar (Kizilderili) mas, Peru’da Saksauaman kalesi vardi. Ukrayna’nin Dnepropetrovsk vilayetinde “Saksagan” deryasi var.
Milat o’ncesi do’nemde yashayan Harezmshahlar arasinda da “Saksafar” adina (M.O’. 519-517y.) rastlariz.
O’zbek, kazak, kirgiz, karakalpak halklarinda gyunyumyuzde “Sakav”, “Karakursak” gibi kabile adlarinin oldugu tespit edilmishtir.
SHimdi Avrupa’daki Sak kabileleri hakkinda Milli Ansiklopedi’de sunulan bilgilere yo’nelelim:
Saklar — German kabileleri gurubu. Reyn ve Elba deryalarinin eteginde yashamishlardir. 5-6.yyuzyillarda Sakslar’in bir kismi Britanya’nin Ingiliz-Sakslar tarafindan ele gechirilmesinde katilmishlardir. Kitadaki sakslar 772—804 yillari arasinda franklar tarafindan tabi ettirilmishtir.
Saksaniye — 1) Sakslar’in yashadigi tarihi vilayet, onlar burada dyukaligi kurmushlardir. (9.yyuzyilin sonu — 1180; Almanya’nin Alt Saksaniye topraklari).
2) Almanya’nin orta kisminda yerleshmish orta chag prensligi (15.yyuzyilindan kyurfirslik), 1806—1918 yillarinda Krallik (bashkenti — Drezden); 1815 yilinda Krallik topraklarinin 1/2 kismi Prusya’nin eline gechmish ve ona bagli Saksaniye eyaletinin byuyyuk bir kismini olushturmushtur.
Saksaniye — Almanya’ya ait yerdir (federatif bo’lge). YUlkenin gyuneydogu kisminda CHek Cumhuriyeti’yle komshudur. Saksaniye topraklarindan Elba deryasi gecher. Meydani 18,4 bin km2, nyufusu 4,38 mln. kishi (2001). Idari merkezi Drezden shehridir.
Saksaniye, Almanya Federatif Cumhuriyeti’nin yeni achilmish bir bo’lgesi ise de aslinda uzun bir tarihe sahiptir. Eskiden bir vilayetti. Õ.yyuzyilinda kurulan Meysen’in merkezi olan Saksaniye’nin ko’keniydi. 1806 yilindan krallik olmushtur.
Saksaniye-Anhalt— Almanya’ya ait yerdir (federatif bo’lge)... Saksaniye-Anhalt’a ait bazi topraklar Almanya’nin eski kyultyur merkezleriydi. Saksaniye-Anhalt’in kuzeyindeki Alt-mark Brandenburg’un eli altindaydi. Gyuney ve dogusunda Saksaniye hyukmetmishtir. Anhalt yeri 1212 yilinda meydana geldi.
Televizyonda Almanya’da orta chaglarda varligini syurdyuren Saksaniye Kralligi hakkinda bir program yayinlanirken, Spiker Saksan krali Avgust’un Polonyali bir kizla evlenince o’nceki karisi ichin disharidan bir saray yaptirdigi ve bu saraya “TASHIBERG” dendigi hakkinda bilgi sundu. Bu, Tyurkmenistan’daki Tashavuz ya da Harezm’deki Dishankale demek degil midir?
Kisacasi, eski yunan, roma, fars alimlerinin andiklari saklar, rus alimi Tatishev ve bashkalarinin dedigi gibi tyurk halklari dishinda slavyan, ingiliz ve german halklari terkibinde de vardi.

TARGITAY VE OGULLARI. RIVAYETLERDEKI BENZERLIKLER

Tekrar konuya do’nelim. Heradot’un skiflerin ortaya chikma olayini kaleme alan ilk efsanesinin daha genish metnine bakalim:
Skifler Asya’nin hyukyumdarlariydi. Dara’nin saldirisina kadar (M.O’. 512 yili) bu yulkedeki ilk kimse Targitay’di (Deshti Kipchak – E.SH.). Targitay’in babasi Zeus, annesi de Barisden (Barisfen) deryasinin kiziydi. Targitay’in yuch oglu vardi. Ilki Lipoksay, ikincisi Arpoksay ve yuchyuncyusyu Kolaksay’di. Targitay’in hyukmettigi do’nemde go’kten altin karasaban, atin boyundurugu, aybalta ve kase inmishtir. Bu eshyalari ilk olarak byuyyuk ogul go’ryur. Onlari almak ichin yaklashtiginda altinlar atesh gibi yanar. Kisacasi, altinlarin alevlenmesi iki byuyyuk oglani geri chevirir. Yalniz kyuchyuk ogul onlara yaklashtiginda alev hemen so’nyuverir. Kyuchyuk ogul da onlari evine go’tyuryur. Bunun yuzerine agabeyleri padishahligin kardeshlerine devredilmesine razi olurlar. (Heradot. Tarih IV. 5).
Rivayete go’re, byuyyuk ogul Lipoksay’dan skiflerin Avhat kabilesi, ortanca ogul Arpaksay’dan Katiar ve Traspiy kabileleri, kyuchyuk ogul Kolaksay’dan ise Paralat kabilesi tyuremishtir. Bu kabilelerin tamamina skolotlar, yani “shahlar kabilesi” denmishtir. Ellinler onlara skifler demishtir. (Heradot, Tarih IV. 6).
Heradot’un andigi skifler, yunan efsanelerindeki bahadir Gerakl’in yuchyuncyu ogludur.
Peki, o zaman Gerakl kimdir? Milli Ansiklopedide shu so’zleri okuruz:
Gerakl (Lat. Dogu kaynaklarinda Girakl) — yunan efsanelerinin kahramani, tanri Zeus ile Alkmena’nin ogludur. Efsanelere go’re, o, sinirsiz gyuce sahiptir ve eshi go’ryulmemish 12 cesaret go’stermishtir. Gerakl Nemey aslanini ve chok bashli Lerney ejderhasini o’ldyurmyushtyur. Erimanf domuzunu canli avlayabilmishtir. Stimfol cadi kushlarini tamamen yok etmishtir. Amanzonkalar kralichesi Ipolita’nin kemerini almishtir. Padishah Diomed’i gyureshte yenmish ve tyurlyu kahramanliklar go’stermishtir. Antey’i yenmish, Prometey’i kurtarmishtir. Eshi Deyanira onu farkinda olmadan zehirler. Zeus’un onu o’lmez yapmish olmasindan dolayi o hayatta kalir. Yunanistan’in birchok yerinde, daha sonra da Italya’da Gerakl’a itikat edilmishtir. Gerakl hakkindaki efsanelerde insanin dogaya karshi myucadelesi ifade edilmishtir. Gerakl, Herkules adiyla da taninmishtir.
Heradot’un ikinci efsanesi sho’yledir:
Gerakl, Herion’un bogalarini gyuderken soguk yulkelere gelir ve domuz derisine sarilarak uykuya dalar. Uyandiginda atlarini ortalikta bulamaz. Onlari bulabilmek ichin bir magaraya gelir. Magarada yari yilan, yari kadin bir yaratik “Atlarin bendedir, benimle ashk yashamayinca onlari sana vermem” der.
Kisacasi, yilan kadinin Gerakl’dan yuch oglu olur. Gyunyun birinde yilan kadin Gerakl’a sho’yle der: – Oglanlar byuyyuyyunce onlar yanimda mi kalsinlar ya da onlari yulkene mi yollayayim? Gerakl cevaplar:
CHocuklar byuyyuyyunce onlara benim yayimi ve kemerimi ver. Hangisi yayi cheker ve kemeri takarsa o seninle kalsin, digerlerini ise yanindan kov, der.
CHocuklar byuyyuyyunce yilan kadin byuyyuk ogluna Agafirs, ortanca ogluna Helon, kyuchyun ogluna da Skif adini verir. Babasinin talebini sadece Skif yapabilir ve devlet onunki olur. Skifiye’deki byutyun padishahlar Gerakl’in kyuchyuk oglu Skif’in evlatlaridir. (Heradot, Tarih IV, 8-10).
Tyurk alimi I.Durmush “Gyuz” teriminin Avrupa halklarinda M.O’. 700’lyu yillarda Ussuriya yazili kaynaklarinda Ashgyuz sheklinde bulundugunu kaydeder. [Durmush I., 1993, 26].
M.Zakiyev skif kelimesinin sho’le tyuredigini ileri syurer: skide –iskid–iskuz–Ishgyuz [Zakiyev M.Z., 1995, 23, 40—41].
Bunun daha iyi anlashilmasi ichin M.Zakiyev’in fikrini sunalim: Ashgyuz – Ishgyuz – Iskuz – Iskid – Skid – Skit- Skif (ruscha). CHyunkyu ruslar Trakya’ya Frakya, Tissaget’e Fissaget, Marta’ya Marfa, Teodor’a Feodor derler. Heradot, Trakya’daki (Frakya) en iyi kabile olarak gotlari anar. ( Heradot, Tarih, IV, 93). 
Heradot’un anlattigi efsanenin tarihchi alimlerimizin, o’zellikle Mirza Ulugbey ve Abulgazi Bahadir Han’in ninemiz Alankuva hakkindaki efsanesiyle benzer yo’nleri vardir. CHok gyuzel olan ninemiz Oguz Han’in evladi olan Yildizhan’in kiziydi. Kocasi vefat edince devleti kendisi idare etmeye bashlar. Onunla evlenmek isteyenlerin hepsini reddeder. Fakat bir myuddet sonra Alankuva hamile kalir. Herkes shashirir. Alankuva, go’kten bir nur indigini, insan go’ryunyumyunyu alarak onunla birlikte oldugunu ve daha sonra da oradan ayrildigini  anlatir. “Eger inanmiyorsaniz, kendiniz bakin” der.
Onu go’zetirler ve gerchekten Alankuva’nin chadirina bir nurun girdigini ve sabaha karshi da oradan ayrildigini go’ryurler. Bo’ylece Alankuva yuch chocuk dogurur.
Bu konuda Abulgazi sho’yle yazar:
– Alankuva yuch oglan dogurdu. Byuyyugyunyun adi Buqun Katagan. Byutyun Katagan ili onun neslindendir. Ikincisi Buskun CHalchi. CHalchut halki onun neslindendir. Kyuchyugyu Budanjir Munkak. Onu han ilan ettiler. Cengizhan ve Mogollarin birchok ashireti onun neslindendir. Bu yuch oguldan meydana gelen ashiretlerin tyumyune Nirun denir. “Nirun”un anlami “asil tohum” demektir. Bu yyuzden Mogollarin nurdan yaraldigi so’ylenir. (Abulgazi. “SHecere-i Tyurk” Ò.-1992, “CHolpan” s.45).
Rivayetteki benzer noktalara dikkat edelim. Nurdan yuch ogul dogar ve en kyuchyugyune saltanat verilir. Yunan efsanesinde ise Gerakl yari kadin, yari yilan bir yaratikla birlikte olur. SHimdi Alankuva kelimesinin etimolojisine bakalim. Bu isim Alan ve Kuva kelimelerinin birleshmesiyle ortaya chikmishtir. Alan “beyaz yilan” demektir. Kafkas’ta bulunan Alanlar onlardir. “Kuva” kelimesinin ko’keni “kuv”, “kurnaz” demektir. Bu tyurklere o’zgyu o’zellikttir.
“Kuva” kelimesinin diger anlami “nur” demektir. Abulgazi yuch oguldan dogan chocuklarin hepsine nurlu demektedir ve bu kanitli bir fikirdir.
“Kuva” yer adi olarak Fergana’da da vardir. Bu kelimenin daha sonradan degishmish shekli “Kuba”, yani “Beyaz” demektir. Kashkaderya vilayetinin Kamashi ilchesinde Katta Kuba (Byuyyuk Kuba) ko’yyu vardir. Tatarlarda Kuva kelimesinin “Kuba” shekli “beyaz” demektir. Ayni ismi tashiyan kishi adlari da vardir. O’rnegin, o’zbeklerde D.Kubayeva, slavyanlarda Kubatin, Rusya’da Kuban deryasi var ve s. Harezm vilayetine ait Hive de aslinda “Kuva” olacaktir.
SHimdi Gerakl kelimesinin etimolojisine bakalim. M.Yoldashev eserlerinde “Gyur” kelimesinin eskiden “nur” anlamini tashidigini kaydeder. Buna go’re gyunyumyuzdeki YUrgench’in aslinda “Gyurgench” oldugunu ve “Nurlu toprak” anlamini tashidigini vurgular. Yalniz tyurkchede yashli olmayan anlaminda kullanilan “gench” kelimesi de vardir (O’rnegin: Genchler Birligi).
M.Yoldashev’in “Gyur” kelimesi hakkindaki fikri dogrudur. CHyunkyu Harezm’de Gyurlen toponimi de vardir. Ateshin alevlenmesine “gyuryuilleyip yandi” deriz. Dolayisiyla Gerakl kelimesindeki “ger” nurdur. “Akl” ise “akil”dir. Bazi alimler buna itiraz edebilir ve “akil” kelimesinin arapcha bir kelime oldugunu so’yleyebilir. Oysa dilbiliminde Semit ve Hamit dilleri arasinda Ivrit ve Arap dillerinin tyurkcheye yakin oldugu kaydedilmishtir. Tyurk dillerinde “ch” sesi bazen “sh” olarak (CHirak-SHirak), “s” sesi “ch” olarak (Subashi-Suvash-CHuvash), “sh” sesi de “ch”.olarak (SHiposhkar-CHibaksar) kullanilir.
Gyunyumyuzde de Nuralim, Nurislam, Nureddin, Nurbay, Akbay gibi “nur”u olan isimler kullanilir. Buradan anlashilmaktadir ki, Alankuva’nin insan sheklindeki nurla birlikte oldugu dogrudur. O zaman Gerakl ve onun ogullari hakkindaki efsane tyurklerin mi, yunanlilarin mi?
“Ak” kelimesinin “nur” anlamini tashidigini yukarida kaydetmishtik. Eski yunan alimlerinin dile getirdikleri ve farslarin ordusunu cho’lde tek bashina yenen efsanevi atamizin adi da SHirak degil, CHirak’tir. Yani “CHir” – her tarafi (o’rnegin, “chiroyli” kelimesine dikkat edelim) ve “ak”- “nur” kelimesinden alinmishtir. Gyunyumyuzde yulkemizin Kashkaderya ilinde bulunan CHirakchi ilchesinin adi bu atamizin adini ebedileshtirmek ichin verilmishtir. “Aksaray” “Nurlu saray”, “Aktash” da “Nurlu tash” demektir.
Ayrica dilimizde “can” kelimesi de “nur” anlamini tashir. Insanin vyucudunda bulunan ruha “can” denir. Dyunyadaki en eski dans cheshidi olan “Lazgi” de vyucuda can girmesi demektir. Kur’an’a da “Nur” deriz. CHamurdan yapilmish insana Allah ruh verince insan yaraldi. Arapcha “ruh” kelimesi bizim dilimizde “can” demektir. 
YUlkemizdeki il adi olan “Andican” da “andi” -“sadik dost” ve “can” - “nur” kelimelerinden ibarettir. Candost, Canibek, Dostcan gibi isimler fikrimizi kanitlar. Kimi bilim adamlarinin kaydettigi gibi Hindukan, yani Andi-Hindu, kan-nur kelimelerinden meydana gelmish degildir. Ayni kelimenin yulkemizde ve dyunyanin o’byur ucunda benzeri (bu konu yuzerine daha sonra duracagiz) vardir.
Bu bilgilere dayanarak dyunyanin birchok yerinde nur ile bagli yer, halk ve kishi adlarinin bulundugunu so’yleyebiliriz.
Heradot’un efsanede Gerakl’in yuchyuncyu oglundan “Paralat” kabilesinin ortaya chiktigi go’ryushyu saglam gibi go’ryunmektedir. Kelimenin ko’keni “par” kelimesidir ve gyunyumyuzde sheklini korumush ya da biraz degishik shekilde dilimizde bulunmaktadir. Bu shekiller “par”, “far”, “por” kelimeleridir ve “nur” demektir. Go’kten inen meleklere bazen peri de deriz ya da “quyosh porladi” deriz. Refah anlamini tashiyan saadetli hayata “farovonlik” deriz. Farscha “Partav” ismi de “nurlu, nur dagitan, gyuzel, go’rkemli” anlamlarini ifade eder. Harezm padishahi Farasman M.O’. 329-320 yillarinda, yani A.Mekedonski do’neminde hyukmetmishtir. Bu ismi de Far-ash-man sheklinde okursak, “Nurbatirman” kelimesi ortaya chikar. “Ash” “esh” olarak da okunabilir. Bunun anlami “Nurdostman” olur.
Parchaay ismindeki “parcha” kelimesini farscha “kumash” sheklinde kabul etmek yanlishtir. “Parcha” tyurkche “nur parchasi, kivilcim” demektir. Eski CHin Imparatorlugu’na mektup yollayan tyurk kaganlarindan birinin adinin Ishpara (Bati tyurk kagani Ishpara Tirish To’nge Kagan (634-639)) oldugunu dikkate alirsak, Alpamish’in sevdigi kizinin isminin “ipek” anlamini tashiyan Barchinay degil, nur parchasi anlamini tashiyan “Parshinay” oldugu anlashilir.
O’zbekche’de Perizad ismi de vardir ve bu isim Ayhan ismi gibi erkek chocuklara da verilebilir. Perizad’in tyurkche shekli Ayperi’dir. Arapcha’da Faraj ismi vardir ve “shen, mutlu” demektir. CHocugun “shen ve mutlu” olmasi tyurklyuk belirtisi olabilir. CHyunkyu tyurk kelimesinin anlamlarindan biri “shen”dir. “Farangiz” kelimesi de farscha “nur dagitan” demektir.
Dilimizde bulunan halk ve yer adlarina dikkat edelim – Feragat, Ferman, Ferhat (bu kelime yuzerine daha sonra duracagiz), Perde, Eshperde, Peri, Ayperi;
Fergana, Farab, Parkent, Parguza (Kashkaderya ilinde bulunan ko’y – Nur Oguz), Isfere (aslinda Ishfere, yani Farish kelimesinin tam tersi, “nurlu dost” demektir, Andican kelimesinin  esh anlamlisidir), Yunanlilarin andiklari parfiyalilar gyunyumyuzdeki tyurkmenlerdir. Avrupa’daki germanlar (Tyurkche Gyur - Nur) gibi “nurlu kishiler” demek olur. “Dyunyada hichbir shey bosha gitmez”. Parpi, Parfi isimleri Parfiya adini tashiyan byuyyuk yulkenin kalintilari olabilir...
SHimdi Andican, Fergana, Parkent, Kuva, Hive, Kuba, Gyurlan, Nurabad, CHirakchi, Yarkent-Yarugkent kelimelerinin hemen ayni anlami tashidiklarini dile getirmek istiyorum. Ayrica Makedonyali Aleksandr yulkemize saldirdiginda Harezm padishahinin adi Farazman oldugunu, bunun yaninda Farnuk, Farnak gibi isimlerin de bulundugunu kaydetmek lazim. Ayni zamanda Fergana kelimesinin “Fer Han” kelimesinden alindigini da tahmin edebiliriz. Farhan’in gyunyumyuzdeki Nurhan oldugu daha esaslidir.
“Fergana” adina ait bashka bir tahmin daha vardir. Ferhat kelimesinin o’nceki shekli olabilir. O’rnegin, kelime tatarlarda “Fargat” sheklinde bulunmaktadir. “Gat” dilimizdeki “gat”tir. Buradan Fergana kelimesinin Fer-Nur ve Gat-Oguz kelimelerinin birleshmesiyle meydana geldigini ileri syurebiliriz. Dilimizde bulunan Feragat ismi de Ferhat kelimesiyle esh anlamlidir.
Fergana kelimesinin etimolojisi yuzerine bashka bir go’ryush daha var. Kelimedeki “fer”in “nur” olabilecegini daha o’nce so’ylemishtik. Farhan’in gyunyumyuzdeki sheklinin Nurhan oldugunu da kaydettik. Dilimizde nurla ilgili ve bizim bilmedigimiz bashka kelimeler de vardir.
Rahmetli hocamiz P.Zahidov’un internet sayfalarina yerleshtirdigi “O’zbekistan alpler yyurdyu” adli makalesindeki bazi parchalar yuzerinde duralim.
“Cengiz Han’in evlatlarinin sheceresine ait “Do’rt Ulus Tarihi” eserinde Mogolistan’in bashkenti olan Karakum shehrinde yaptirilan padishah sarayina tyurklerin “Karshi” dedikleri kaydedilmishtir. Tyurkler saraya “karshi” dedilerse, mogollar bu anlami hangi kelimeyle ifade etmish olabilirler?
Kashkaderya vilayetinde bulunan “Karshi” shehrinin adi Han Kabak (1318-1326) do’neminde Nahshab-Nasaf yakininda yaptirilmish olan saray ichin kullanilmishtir. (Bartold, III, s.450). Karshi terimi kushkusuz padishah sarayini anlatmishtir.
“Oktay Kagan, Ordu’ya do’nyunce Karakum’da bir saray yaptirdi. Tyurkler ona Karshi dediler.” (Ulugbek, s.208).
Demek ki, Ordu’da bulunan “Has sherif” sarayi “Karshi” olarak adlandirilmishtir. Yettisu’daki mogol hanlarinin sarayina da “karshi” dendigi bilinmektedir. So’z konusu sarayda tarihchi Cemal Karshi faaliyette bulunmushtur.
V.V.Bartold “karshi” kelimesinin “saray”, “shato” anlamini tashidigini kaydeder. Aslinda bu terim uygur diline aittir ve Dogu Tyurkistan’daki yerli diller vasitasiyla Mogol diline gechtigi tahmin edilir. (Bartold III, s.207,450). Diger arashtirmalarda “Karshi” kelimesinin Mogolca’ya ait oldugu kaydedilmishtir (Bartold, III, s.257). “Karshi” kelimesinin etimolojisi yuzerine birchok makale yayimlanmishtir. Sadece tek bir kaynakta kelimenin “mezarlik” anlamini tashidigi belirtilmishtir. Bu chok ilginch bilgidir. So’z konusu bilginin o’zbek klasik edebiyatinin o’nemli isimlerinden biri olan Babur tarafindan ileri syuryulmyush olmasi ise konunun derin bir shekilde incelenmesi gerektigi ihtiyacini dogurur.
Babur’un bir tarihchi olarak kisa da olsa chok isabetli bilgileri ileri syurdyugyu herkesche bilinir. O’rnegin, mimarliga ait birkach so’z, bu alanda unutulmush olan sayfalarin achilmasina yardimci olmushtur.
Babur, Kashkaderya’daki Karshi shehrinin tarifi ichin chok ilginch cyumle kullanir: “Karshi, mogolca bir isimdir. Mogolca’da mezarliga “karshi” denir.” (Babur, s.47). Gyunyumyuz dilbilimine dayandigimizda kelimenin “mezarlik” anlamini tashimasi yanlishtir. Padishahin sarayi ile mezarligin ayni kelimeyle ifade edilmesi ne kadar dogru? “Baburname” eserinin ruscha tercyumesinde de ayni durum so’z konusudur: «Karshi»-mongolskoye nazvaniye; kladbishe na mongolskom yazike budet «karshi» (Babur, s.64).
“Karshi” teriminin byutyun kaynaklarda “saray”, “shato”, “kasir” anlamini ifade ettigi kaydedilmish oldugunu ve Babur’un do’neminde byuyyuk bir alimlik shahsiyeti sergiledigini dikkate alirsak, yukaridaki fikrin boshuna so’ylenmedigi anlashilir. Aslinda da o’yledir.
Babur’un yashadigi do’nemde “go’rhane”, “ko’rhane” teriminin Timurilerce siradan bir saray ichin kullanilmishtir. Fakat yillar sonra unutulmush ya da shekil degishtirmish bir kelimenin anlamini belirlemek chogu zaman zordur. Bunu belirleyebilmek ichin tarihi derinlemesine arashtirmak lazim olur.
Orta Asya her zaman farkli millet ve kavimlerin birleshtigi kavshak nokta olmushtur. Karahanlilar, Selchuklular, Karahitaylar ve Harezmshahlar do’nemi bu charpishma noktasinin birer o’rnekleridir. XI.yyuzyildan itibaren Kuzey CHin’den kovulan Karahitaylar Kashgar vasitasiyla Maverayunnehir’e, yani Tyurkistan topraklarina savashmak amaciyla girdiler. Ilk yillarda Myuslyumanligin dyushmani olan Karahitaylar, XI.yyuzyila gelince Semerkant, Buhara ve hatta Harezm’i kendine tabi tutturarak myuslyumanlashtilar. Hatta bir Go’rhan’in adi Muhammed’di. Semerkant hani Mahmud Han 1137 yilinda Hocend yakininda Karahitaylar’a maglup oldu. Tarihte yun kazanan Sultan Sancar (1118–1157) Semerkant yakinindaki (9 Eylyul 1141) meydan savashinda Karahitaylar’dan byuyyuk zarar go’rerek maglup oldu ve Marv’a kachti.
Ishte bu Karahitaylar’in byuyyuk padishahinin “go’rhan” unvani Myuslyuman kaynaklarinda “hani hanan”, yani “hanlarin hani” olarak kaydedilmishtir. Go’rhanin karargahi CHu irmagi kiyisindaydi (YUzgend shehrinde karahitaylarin hazinesinin yagmalandigi bilinmektedir). V.V.Bartold karahitaylar imparatoruna “Go’rhan” dendigini belirtirken myuslyuman tarihchilerin bu kelimeyi tercyume ederek “hanlar hani” dediklerini vurgulamishtir. (Bartold, III s. 50).
 “Go’r” kelimesi dyunyanin hangi diline ait olursa olsun, tarihchilerin o’nemli kisminin kanaatine go’re “byutyun dyunya”, “tyum” anlamlarini ifade etmishtir. (Bartold, II (I), s.50, achiklama).
O’zbek tarihchilerinin ihmal ettikleri meselenin cevabini o’zbek topraklarindan bulduk. Harezmshah Abulgazi Bahadir Han (1644–1664) “SHecere-i Tyurk” eserinde karahitaylarin tarihine ait “go’rhan” kelimesini sho’yle achiklamishtir: “Go’r”, chince “byuyyuk padishah” demektir. (Abulgazi, s.37). Buradan “go’rhan” kelimesinin tyuremish bir kelime oldugu anlashilir. CHince “go’r” kelimesi, tyurkchede “han” kelimesi “padishah” demektir. O zaman “go’rhan” hanlarin hani demektir. Bunun bashka bir kaniti daha var. Abulgazi Bahadir Han’in kaydettigine go’re, karahitaylar komshu kavimlerin takibinden kacharak byuyyuk beyleri Toysitaftar liderliginde tyurklerin bulundugu topraklara gelir. CHinden teklif edilen bey kendini “go’rhan” ilan eder. Yani “go’rhan”, karahitaylar ve tyurkler ichin ortak “hanlar hani” unvani oldugunu tahmin edebiliriz.
Karahitaylar Imparatorlugu’nun go’rhanina Harezm devleti bile vergi vermishtir. Harezm devletinin sadece Sultan Muhammed Harezmshah do’neminde karahitaylarin esaretinden kurtuldugu bilinmektedir. Bo’ylece Maverayunnehir’de “go’rhan” adi “hanlar hani” anlaminda kullanilmishtir. Timuriler hanedaninda “go’rhan” adiyla ilgili “go’rhane” kelimesi de kullanilmishtir. Yukaridaki bilgilere dayanarak Babur’un “karshi” kelimesini achiklarken, hanin ikamet ettigi yeri anlatmak ichin “go’rhane” terimini kullandigi anlashilir.
Arap alfabesinde “g” ve “k” harfleri ichin ayni sheklin kullanildigini dikkate alirsak tarihi kaynaklarda anilan kelimeleri iki shekilde okuyabiliriz: Go’rhan-Ko’rhan, Go’rhane-Ko’rhane. Babur “karshi” kelimesini tarif ederken “ko’rhane”yi kastetmish olabilir. CHyunkyu daha sonraki o’zbek hanlarinin saraylarinda bulunan byuyyuk ve go’sterishli bekleme odasi “Ko’rinish xonasi” olarak kullanilmishtir.
Kyuchyuk bir o’zetleme yapalim:
Karshi-kasir, saray anlamini tashiyan tyurkche bir kelime (bakiniz: Drevnetyurkskiy slovar, s.429);
Ko’rhane- sarayin hana ait oldugunu ifade eden terim, han sarayi, hani bekleme salonu.
Go’rhan – “hanlarin hani, hakanlarin hakani” anlamini tashiyan unvan. “CHin’den gelen bey” “kendine Go’rhan adini verdi” (Abulgazi, s.37). Bu olay hicri 513/miladin 1119-20’li yillarinda gerchekleshmishtir. Aradan yaklashik 250 sene gechince Maveraunnehir tahtini mogollardan geri alan Amir Timur’un adina Go’rhan/Ko’ragan unvani eklenmishtir. “Go’rhan” ile “go’rgan” arasinda ortak o’zellikler vardir. “Go’rhan” terimini incelemekten hedeflenen “go’rgan” ve “go’rhan” kelimelerinin ayni ko’kyu tashidiklarini kanitlamaktir.
“Go’r” kelimesi, Abulgazi Bahadir Han’in vurguladigi gibi “byuyyuk padishah”tir. Fakat “mezar” anlamini tashiyan farscha “go’r” kelimesinin tyurk ortamina sinmesi sonucunda kelimenin “byuyyuk padishah” anlami kullanilmaktan chikmishtir. Gyunyumyuzde chince “go’r” kelimesinin olmadigini dikkate alirsak, kelimenin tyurkche ko’kene dayandigi anlashilir. Destan kahramani olan Ko’roglu’yu da mezarla baglamak yerine onun padishahin oglu olduguna yo’nelmek daha isabetli tercih olur  bence.
SHimdi yukarida dile getirilenlere dayanarak ve gur-nur oldugunu, “gur” kelimesinin bazi kaynaklarda “go’r” sheklinde yazildigini dikkate alarak “karshi” kelimesinin “nurlu oda” anlamini tashidigini so’yleyebiliriz. Tyurk padishahlari ichin so’ylenen “gurhan” da “nurlu han” demektir. Buradan “Farhan” kelimesinin “gurhan”la eshanlamli oldugunu ve Amir Timur ichin kullanilan “Ko’ragan” unvaninin “nurlu han” oldugunu anlayabiliriz.
Hocamiz P.Zahidov’un fikirlerine devam edersek, chok o’nemli dyushyuncelere varabiliriz:
“Birchogumuzun ilgimizi cheken “Ko’ragan” unvaninin ko’kenini tarihi kaynaklardan arashtirirken, tyurkcheye ait Korgan-Korkan kelimesine dayandirmishtik. Bu baglamda Hazar denizinin gyuneyinde bulunan Go’rgan shehrinin, Sibirya’daki Kurgan shehrinin ve O’zbekistan’daki Kattakorgan, To’rekorgan, Toprakkorgan, Carkorgan gibi yer adlari dikkat chekicidir. Ko’ylerde do’rt duvarla chevrilmish korganlarin sayisi parmakla sayilmayacak kadar choktur.
Tyurk kavimleri arasinda “korgan” kelimesinin korgan, korkan ya da go’rgan, go’rgen sheklinde daha ince okundugu dilbilimciler tarafindan ispat edilmishtir. O’rnegin, Azerbaycan’da “Kiz kalesi” “Giz galesi”; “Korgan” kelimesi ise “Gurgan” sheklinde yazilir. Ishte bu noktada “korgan” anlamini tashiyan “gurgan” kelimesi ile karahitaylar padishahi ichin kullanilan “go’rhan” kelimelerini karshilashtirma fikri uyandi. Tyurklerde “kaan” kelimesi tarihi kaynaklarda “Kagan”, “Hakan”, “Han” shekilleriyle kullanilmishtir. Burada “k-g-h” seslerinin degishtigini go’rebiliriz. Bundan yola chikarak “gurgan” kelimesinin halk arasinda “go’rhan” sheklinde kullanilmish olmasi chok dogaldir. Demek ki karahitaylarin istegiyle CHin’den gelen “byuyyuk bey” yulke yo’netimini ele alirken yerli hani kendine yardimci sechti ve onun adini “Ilkhan Tyurkmen” sheklinde degishtirerek kendini “go’rhan”, yani “byuyyuk padishah”, “hanlarin hani” ilan ederek memleket korgani, yani kalkani olacagini bildirdi, byuyyuk devlet kurarak bu yoldaki hedeflerini gerchekleshtirdi.”
P.Zahidov’un fikirlerine yeni bir yaklashimla devam edersek Kattakorgan’in “Byuyyuk Gurhan” – “byuyyuk nurhan” anlami ortaya chikar. 
– “Kashgarli Mahmut (XI.yyuzyil) Curcan/Gurgan kelimesini kisaca “CHin yolundaki myuslyumanlarin sinirlarindan biridir” (Kashgarli Mahmut, I, s.409) sheklinde achiklar. Fakat onun nerede yerleshtigini so’ylemez. “Divanu lyugati-t tyurk” uzmani S.Mutalibov Curcan shehrinin o do’nemde Harezm’in bashkenti oldugunu vurgular ve arap seyyahi Yakut el-Hamevi’ye ait (1179-1229) “Mugcemul buldan” eserinden delil sunar.
“Curcan”, “Gurgan”in arapcha sheklidir. Bu konuda Yakut’un achiklamasi o’nemli oldugu ichin onu oldugu gibi dikkatinize sunuyoruz: “Curcan Harezm yulkesine ait bir shehirdir. Ceyhun kiyisindadir. Harezmliler aslinda Ceyhun’un dogusundaki Mensura adli shehirde ikamet ederlerdi. Ceyhun, bu shehri yok edince onlar Gurgench’e tashindilar. SHehir gyun gechtikche genishlyerek refah bir yere do’nyushtyu. Gurgench’i hicri 616 (miladi 1220) yilinda tatarlar tarafindan yikilmasindan o’nce go’zlerimle go’rmyushtyum. Ben  bu shehirden daha byuyyuk, daha gyuzel ve daha go’rkemli shehri go’rmyush degilim.”
Yakut el-Hamevi’nin kendi go’zleriyle go’ryup tasvir ettigi Gurgan shehri hakkindaki bilgiler chok o’nemlidir. Harezm’in bashkenti Mensura, diger kaynaklarda ise Kat/Kiyat olarak kaydedilen shehir Amuderya tarafindan yok edilince bashkent Gurgench’a gechti. O siralar Gurgench byuyyuk shehir degildi.
“Harezm, shehir degil, yulke adidir. Bashkentine Curcaniye derler. Yerli halk onu Kurkanch der.” (II,480). Urgench shehrinin incelendigi makalede Yakut el-Hamevi daha net bilgi sunmushtur: “Urgench, yulke bashkentinin adidir. Ceyhun’un kiyisinda yerleshmish byuyyuk bir shehirdir. Harezm ahalisi ona Kurkanch der. Bu isim bizde (yani araplarda) Curcaniye sheklinde telaffuz edilir. (II, 54). Arapcha’nin imla kurallarina dayanarak bu shehrin adini Ko’rkench/Ko’rgench/Go’rgench sheklinde okuyabiliriz. “Harezm” kelimesinin etimolojisini inceleyen Yakut el-Hamevi Ko’rgench/Go’rgench shehri ichin “bundan daha zengin, daha refah ichinde bulunan bir shehri go’rmedim” (II,54), demish ise de shehrin adinin etimolojisi yuzerinde durmamishtir.
CHok ilginch bir bilgi daha var. “Harezm devletinin bashkenti YUrgench dishinda “Harezm” sheklinde de anilir.” (Ayni eser, s.21). Yakut el-Hamevi’nin Harezm’in bashkenti olan YUrgench’i birkach shekilde kaydetmish olmasi bizim tarihi gerchegi anlamamiza yardimci olur. YUrgench/Gyurgench/Kyurgench kelimelerindeki “yu” harfinin “o’” sheklinde okunmasinda bir mahsur yoktur: O’rgench, Go’rgench, Ko’rgench. Bu kelimelerin ko’keninde Go’rgen/Ko’rgen oldugunu tahmin edebiliriz. Buradan Amir Temur ichin verilen Kuragan/ Go’regan adinin Arapcha ayni harflerle yazilmasi tesadyuf eseri degildir bence. Harezm devletinin bashkenti Go’rgench/Ko’rgench/YUrgench adi ile Amir Temur’un Ko’ragan/Go’regan unvani chok eski tarihi gelenegi kendinde bulundurmaktadir.”
SHimdi hocamiz P.Zahidov’un arashtirmasi hakkinda fikirlerimizi beyan edelim. “Gyurgen” kelimesini araplarin “Cyurcan” sheklinde telaffuz ettiklerine, o siralarda araplarin Harezm’i “Cyurcaniye” dediklerine dayanirsak “Harezm” kelimesinin aslinda “Gyurezm”, yani “gyur” – tyurkche “nur”, “azm” – arapcha “byuyyuk” oldugunu ve “byuyyuk nur” anlamini tashidigini tahmin edebiliriz. O zaman Semerkant vilayetinde bulunan “Kattakorgan” ile “Katta Gyurgen”in esh anlamli oldugunu so’yleyebiliriz.
Karshi – Gyurhane oldugunu dikkate alirsak; Fergana ve Ferhane’nin de “Nurhane” oldugunu belirtebiliriz.
Kisacasi, yulkemizdeki nurla ilgili yer adlarini (Andican, Gyurlen, Gyurgench, Cuzak (gyunyumyuzdeki Cizzah), Kattakorgan, Nurabad, Akderya, Parkent, To’rekorgan, Farhane (gyunyumyuzdeki Fergana), Farish, Harezm, Hive, CHirakchi, Yangikorgan, Kuva, Karshi) bir araya toplarsak, yulkemizin gerchekten gyuneshli bir yulke oldugu ispat edilmish olur.



 “Ò” SESININ DEGISHIMI

XVIII.yyuzyilda yashamish rus tarihchisi V.N.Tatishev’in slavyan, sermet, tyurk, mogol, german (alman), fars hemde CHin’de bulunan kabileler “skifler” kyumesi altinda topladigini yukarida kaydetmishtik. [Tatishev V.N., 1962, s.232-233].
Avrupa halklarinin temelini german kabileleri olushturur. German kabileleri ise Ostgot (Dogu Gotlari) ile Vestgot (Bati Gotlari) kabilelerinden meydana gelmishtir.
O’zbekistan Milli Ansiklopedisinde ostgot ve vestgotlar hakkinda sho’yle denir:
Ostgotlar – (Îstgothi), Ostrogotlar (Ostrogothi), Greytunglar (Greutungi) — German kabilesi, Gotlarin dogu dali. III.yyuzyilda Kara Deniz kiyisinda yashamishtir. Dnepr ve Don irmaklari arasina, kismen Kirim’a gelip yerleshmishler. IV.yyuzyilin 2.yarisinda Ermanarih liderliginde byuyyuk kabile ittifakini kurarlar. So’z konusu ittifak Ostgotlar dishinda diger German kabilelerini, ayrica, Skif-Sermet ve Slavyan kabilelerini birleshtirmishtir. 375 yilinda ittifak Gunnlar tarafindan maglup edilir. Astgotlarin byuyyuk bir kismi Gunnlar’la birlikte batiya dogru gidip Pannoniye’ye yerleshirler. V.yyuzyilin ortasinda Atilla’nin vefatindan sonra Ostgotlar, Gunnlar’a karshi ayaklanarak onlarin esaretinden kurtulurlar. 493 yilinda Teodorih liderliginde Ostgotlar Italya’yi fethederler ve Ravenna shehrini ele gechirirler. Burada Ostgotlar Kralligi kurulur. Krallik topraklarina Italya, Sisilya, Alp Dagi o’nyundeki topraklar, Dalmasya; 510 yilinda da Provans (Oksitan diline “Provans” da denmishtir – E.SH.) girmishtir. Ostgotlar’in o’nemli kismi Orta ve Kuzey Italya’ya gelip yerleshmishtir. Ostgotlar Bizans Imparatorlugu’na karshi savashta yenilgiye ugrarlar (552), 60’li yillarin bashinda Ostgotlar Imparatorlugu’nun Bizans’a tabi olmasiyla tarih sahnesinden silinmishtir.
Vestgotlar – Vizigotlar, Tervingler — German kabilesi, Gotlarin bati dali. Miladin 3,4.yyuzyillarinda Dnestr Irmagi’nin  batisinda bulunan Vestgotlar 4.yyuzyilin 70’li yillarinda Gunnlar’in baskisi altinda Dunay’in o’byur tarafina gecherler (bu olay tarihte  “Halklarin Byuyyuk Go’chyu” adini alir) ve 418 yilinda  Gyuney Galliya’da Bati Roma Imparatorlugu’nun topraklarinda bashkenti Tuluza olan (Cengiz Han’in ogullarindan birinin adi Tola’dir. Gyunyumyuzde o’zbeklerde Tola ismi vardir. Tuluza kelimesinin etimolojisi Toluoguz olabilir –E.SH.) ilk Varvar Kralligi’ni kurarlar. V.yyuzyilin 2.yarisinda Vestgotlar Ispanya’nin byuyyuk kismini ele gechirirler. 507 yilinda franklar tarafindan Gyuney Galliya’nin tabi ettirilmesiyle bu topraklar Vestgotlar devletinin o’nemli topraklarina do’nyushyur. VI.yyuzyildan itibaren bashkenti Toledo (Tyurkche Tola’ya daha da yaklashti E.SH.) shehri olmushtur. vestgotlar, yerli toprak sahiplerinin topraklarinin 2/3 kismini ellerine alirlar (bu eyleme Tyurktoz denmishtir – E.SH.). Roma yo’netim sistemiyle yakindan tanishmak vestgotlara kabile sisteminden myulkchyulyuk sistemine gechme imkanini vermishtir. Vestgot Kralligi’nda hakim gurup olan baskici vestgotlar yavash yavash yerli Ispanyol-Roma halkiyla karishmishtir. 711—718 yillarinda vestgotlar araplar tarafindan fethedilir.
Roma imparatoru Yuli Sezar’in gotlarla yaptigi savashlari tasvir eden bilgiler gotlarin daha uzak bir tarihte Avrupa’ya gittiklerini bildirir.
Roma gyuchsyuzlenerek aradan yuch yyuz yil gechince Ermanarih liderligindeki got ordusu Roma’ya ilk seferini gerchekleshtirir. CHok gechmeden Atilla liderligindeki Hunnlar’in yaptigi saldiridan sonra Romalilar got ve hunnlarin ayni halk olduklarini kaydederek “dyunkyu “x” bugyunkyu “y” olmush” dediler.
Skiflerin kim olduklarini net bir shekilde tasavvur edemeyen, onlarin Roma’ya karshi yaptiklari tecavyuzleri, akil almaz rezaletleri do’nemin shahitlerinin sundugu bilgilerden o’grenen kishi, onlarin kendi atalari olduklarini so’yleyemeyen alimler “Skifler bizim degil, sizin cetlerinizdi” diyebilirler miydi? Unutmamalidir ki, anne baba sechilmez. Hakikat ne olursa olsun onu kabullenmek lazim.
Gyunyumyuzdeki alman, Ingiliz, Skandinav, Slavyan, kisacasi Avrupa halklari oguz, guz, guz, gut, gat, got, git, getlerdi.
Bu fikre bashlamadan o’nce Oguz Han hakkinda o’zbek alimlerinin ve Yunanli tarihchilerin so’ylediklerini karshilashtirmak lazim.
Bunun asil anlamini o’grenebilmek ichin dyunyanin hem batisini, hem dogusunu kendine tabi eden, o’mryu boyunca sadece bir defa rakibine maglup olan ama onu da daha sonra yenen, tyurklerin en eski do’nemlerde, yani 4800 yil o’nce yashamish dedesi olan Oguz Han’in dogumunun kerametle gerchekleshtigine dikkat etmek lazim. Bu hakta Abulgazi Bahadir Han sho’yle yazmishtir:
“...Karahan’in byuyyuk karisindan bir oglan dogdu. Aydan da, gyunden de gyuzeldi. YUch gece, yuch gyun annesini emmedi. Her gece annesinin ryuyalarina girer “Annecigim, myuslyuman ol (Tanri’nin kulu ol – E.SH.). Eger myuslyuman olmazsan o’lyuryum ama gene seni emmem! dedi. Annesi ogluna kiyamadi. Sonra Tanri’nin yegane olduguna iman getirdi. Sonra da oglan annesini emdi. Annesi go’rdyugyu ryuyayi ve myuslyuman oldugunu kimseye so’ylemedi, bashkalardan gizledi. Dolayisiyla tyurk halki Yafes’ten Alanchahan do’nemine kadar myuslyumanlardi. Alanchahan padishah olunca halkin bashi ve mali chogaldi. Servete dyushtyuler. Tanriyi unuttular ve kafir oldular. Karahan do’neminde o’yle bir haldeydiler ki, babasinin myuslyuman oldugunu oglu duyarsa o’ldyuryurdyu. Oglunun myuslyuman oldugunu duyarsa babasi o’ldyuryurdyu. O do’nemde mogollarda adet sho’yleydi. Oglan bir yashina basana kadar ona ad vermezlerdi.
Oglu bir yashina bastiginda Karahan halka bunu ilan ederek muhteshem bir dyugyun dyuzenledi. Dyugyun gyunyu oglunu dyugyun yerine getirdi ve beylerine yo’nelerek sho’yle dedi: “Bizim oglumuz bir yashina basti. SHimdi ona bir ad vermeliyiz.” Beyler karshilik vermeden o’nce oglan konushuverdi: “Benim adim Oguz’dur.” Dyugyunde bulunan byuyyuk kyuchyuk herkes oglanin bu so’zyune hayret ettiler. Bundan daha gyuzel ad olmaz, diyerek ona Oguz adini verdiler. Sonra yine “bir yashindaki bir chocugun bo’yle konushtugu hichbir yerde go’ryulmemishtir ve duyulmamishtir.” dediler ve oglanin uzun o’myurlyu, byuyyuk devletli, ucu uzamish, yani yayilmish olacagini bildirdiler. (Abulgazi “SHecere-i Tyurk” Ò.-1994, “Cho’lpan” Yayinevi, s.18).
Bundan iki bin yil o’nce yashamish yunan alimi Diodor’un “Tarih Kyutyuphanesi” adli eserinin II.kitabinda gerchi Oguz adi anilmamish olsa bile tyurklerin byuyyuk atasi hakkinda shu so’zler so’ylenmishtir:
“SHimdi Hindistan sinirlarinda yashayan skifler hakkinda konushalim. Ilk bashta skifler o kadar byuyyuk topraklara sahip degillerdi. Ama daha sonra go’zyu pek halk olduklari ichin sho’hret kazandilar. Ilk skifler, Araks (Eraks – E.SH.) kiyilarinda yashiyorlardi  ve o kadar chok degillerdi... Ama onlarin padishahlarindan biri dag bo’lgesinden Kafkas’a kadar; dyuz yerde Meotiya Go’lyu’ne (Azov Denizi) kadar; Tanaid’a (Don Deryasi) kadar olan topraklari ele gechirdi. Daha sonra skifler Frakya’ya...Misir’da Nil’e... Dogu Okyanusuna kadar... Hazar Denizi ve Meotiya Go’lyune kadar ulashtilar. Bazi yunlyu padishahlarinin adlari Saklar, Massagetler, Arimasplar sheklinde kabilelerin adi olarak gechmishtir.” “Eski Do’nem Tarihchileri Orta Asya Hakkinda” YYURIST-MEDIA MERKEZI Tashkent-2008, s.60). 
Mirza Ulugbey’in “Do’rt Ulus Tarihi” adli eserinde Oguz Han’in CHin’i de, Hindistan’i da, Iran, SHam ve Misir’i da, Rusya denizine kadar olan topraklari da kendine tabi ettigi kaydedilmishtir. Ayrica, Oguz Han’in tyurkler arasinda “sultanlik”i bashlatmish bir padishah oldugu bilinir: “...Tyurk malikleri arasinda Cemshid gibiydi, acem malikleri arasinda da.” (M.Ulugbek “Do’rt Ulus Tarihi” Ò.-1994, “CHo’lpan” Yayinevi, s.50).
Z.Ziyatov “Turan Kavimleri” adli eserinde Iran kaynaklarinda Oguz Han’in (Alp Er To’nge degil) Afrasiyab adiyla anildigini kaydetmishtir. (Z.Ziyatov “Turan Kavimleri” Ò-2008 “Istiklal” Yayinevi, s.193).
Diodor Tyurk mentalitesine o’zgyu olan bir noktaya dikkat chekmektedir. Tyurkler geleneklerine sadiktirlar. Tyurkler atalarina karshi son derece saygilidirlar ve onlari hichbir zaman unutmazlar.
Tyurk tutuculugunun gyuzel o’rnegini eski CHin’e tabi olan tyurk hani Ishpara’nin CHin imparatoruna yazdigi mektupta go’rebiliriz.
 “Oglumu sarayiniza yolluyorum. O, her sene size semavi atlar takdim edecektir. Her emrinize hazirim. Elbiselerimizin o’nyunyu achma, o’ryulmyush sachlarimizi cho’zme, dilimizi degishtirme ve sizin kanunlarinizi kabul etmeye gelince, o’rf ve adetlerimiz chok eski oldugu ichin onlari bozmaya cesaretim yetmez. YUlkemizin kalbi budur.” (Z.Ziyatov “Turan Kavimleri” Ò-2008 “Istiklal” Yayinevi, s. 143).
Dikkat ettiyseniz Ishpara Han chin imparatoruna tabi olmasina ragmen: “Biz sizden daha kadimiz, hakkiniz olani alin ve bizi rahat birakin” demektedir.
Tutuculuk tyurk halklarinin kanina sinmishtir. Dyunyayi sarsan tyurk cihangirler Abu Muslim, Mahmud Gaznevi, Celaleddin Menguberdi, Timur Melik, Cengiz Han, Amir Temur, Ulugbek, Babur ve bashkalari yashadi. Fakat bunlarin hichbiri Oguz Han kadar tyurkleri yyukseltemedi. Ancak yunanlilarin Spitamen olarak dile getirdigi byuyyuk bir shahis A.Makedonski’yi durdurabilmishti. Spitamen’le ilgili go’ryushlerimizi daha sonra devam ettirecegiz.
Yukarida kaydettigimiz gibi Oguz kelimesi dyunyanin birchok yulkesi, halki, yer adlari ve isimlerinde vardir.
Orta Asya’da bu ismi shu halklarin adinda go’rebiliriz: o’zbek kelimesinde “o’z”, kirgiz kelimesinde “giz”, kazaklarda bulunan byuyyuk ve kyuchyuk “cyuz”, tyurkmenlere Orta CHaglarda “oguz” denmishtir. Azerbaycan kelimesindeki “Az”.
Birchok tyurk kabilesinin adinda Oguz ismine rastlayabiliriz. O’rnegin: Uz, Yyuz (daha sonra Ming), Ongut, Urgut, Surgut, Mangit, Kongirat, Kirgiz ve s.
Kirgizistan topraklarinda bulunan O’zgend aslinda “Oguzkent”tir. Zamanin ilerlemesiyle “oguz” kelimesindeki “gu” harfleri dyushmyushtyur. Dyunyayi titretmish cihangir olan Cengiz Han kelimesi aslinda CHin-Oguz-Han’dir.
Diger bir o’rnek. Tyurkmenistan’daki Tashhavuz’un asil shekli “Tash Oguz” (Dish Oguz)dur. Gyunyumyuzden bin sene o’nce atamiz Ebu Reyhan Biruni’nin chizdigi haritada gyunyumyuzdeki Karakum’a “Guz CHo’lyu” denmishtir. Hazar Denizi’nin eski adlarindan biri “Guz Denizi”ydi. Tarihchi alim Rabguzi’nin de Rabat Oguz mahallesinde dogdugunu arkioloji alimimiz P.Zahidov “Rabguzi Saadeti” makalesinde kaydetmishtir. Kashkaderya’ya bagli Guzar kelimesinin “Guz-zar” – “Guz-lar” oldugunu daha o’nce so’ylemishtik. Cizzah kelimesi de aslinda “Cyuz-ak”tir. Tashkent vilayetinde bulunan CHinaz kelimesi “CHin-az” (az-oz-oguz) kelimelerinin birleshmesyle meydana gelmishtir. Afganistan’daki Gazne de aslinda “Guzna” ya da “Guziy” olmali. Buhara’daki Gazli, Tyurkiye’deki Gaziantep yer adlari da ayni anlami tashimish olmali. Arapcha’da “galip” anlamini tashiyan “gazi” kelimesi de “guziy”óani Oguz Han adiyla bagli olabilir.
Oguz’un “Gut”la ne alakasi olduguna degmeden o’nce herkesche bilinen “kent” kelimesinin etimolojisi yuzerinde duralim.
Bilindigi gibi Kazakistan’da Baykanur (Baykonur) uzay yussyu vardir. Kelimenin etimolojisine dikkat edersek onun “Bay-konur” kelimelerinden olushtugu anlashilir. O’zbekistan’da iki yer adi shekil achisindan bu kelemeye yakindir. Biri Cizzah vilayeti, Bahmal ilchesinde yerleshmish olan Baykongir ko’yyudyur. Alim Suyun Karayev’e go’re: “Baykongir, bir etnonimdir ve Kongirat kabilesinin bir dali olmalidir. CHyunkyu Korgirat kelimesi aslinda “Kongir-at”tir ve –at chokluk ekidir. Kazakistan’daki yussyun adi da bu etnonimden alinmishtir. Baykongir kishi ismi de vardir.”
Ikincisi, Kashkaderya vilayeti Kasan ilchesindeki Baygundi ko’yyudyur. Eskiden, hatta gyunyumyuzde de ko’pkarisi de yapilan dyugyunlerde gelen misafirlere, atlilara, pehlivanlara bir ev ayrilir. Bu eve de “konuk” denir. “Konuk” kelimesi “qo’ni-qo’shni” kelimesinde de var. Demek ki, “konur”, “kondi”, “konuk”, “koni” kelimeleri yerleshik insanlar ichin kullanilmishtir.
Atamiz Abulgazi Bahadir Han eski tyurkchede “t” sesinin iki o’zelligini dile getirir. Ilki, “tungut” kelimesi “tungu” – duvar, “-t” – tyurkche –ci, yani “duvar-ci” (duvar bekchisi)dir.
Ikincisi “-t” harfinin chokluk anlamidir. O’rnegin, “kayan” – “dagdan gelen sel”; “kiyat” – “selin toplandigi yer” demektir. M.Zakiyev kelimenin sonuna gelen “-t” sesinin chokluk anlami kattigini; onun bu o’zelliginin gyunyumyuzde Rusya’daki Balkar, Karachay halklarinda korundugunu kaydeder.
“Bay avullar” kelimesi gyunyumyuzde “Bayavut” sheklinde Sirderya vilayetindeki ilche adi olarak bulunmaktadir. O’zbeklerde “-t” – “chokluk, saglamlik” anlamlarini ifade eder. O’rnegin, Eshman-Dostman, Maman-Ulkan, Nurman, Erman, Bekman, Kulman, SHerman, Tashman gibi kelimeler var. Bu kelimelerin sonuna eklenen  “man” kelimesi “er” demektir. Ishte bu kelimenin sonunda gelen “n” harfi “t”ye degishtirilebilir. O zaman Eshmat, Mamat, Nurmat, Ermat, Begmat, Kulmat, SHermat, Tashmat isimleri ortaya chikar. Bu isimlerdeki “t” sesi “saglamlik” anlamini ifade etmektedir. Yani, Eshmat – dostun saglami, Tashmat – tashin saglami, Begmat – beyin saglami ve s. Dilimzide “kuva” kelimesinin “nur” anlamini tashidigini so’ylemishtik. Bu kelimenin sonuna “t” harfi eklendiginde Kuvat (zaman gechmesiyle bir “v” sesi tyureyerek “kuvvet” kelimesi ortaya chikmishtir) – “nurun saglami” kelimesi meydana gelir. Dolayisiyla erkek adi olan Eshkuvvat “chok nurlu dost” demektir. 
Kisacasi, “kent” kelimesi ko’ken itibariyla “kont”, “kant” kelimelerine dayanir. Yani “kont” – “konanlar, gelip yerleshenler, yerleshik ahali” anlamindadir. Daha sonra bu kelime “kent” (shehir) shekline do’nyushmyushtyur.
Burada eski Baykent shehrinin de, Semerkant shehrinin tyurkche adi olan “Semiz-kent”in de “zenginlerin yashadigi shehir” anlamini tashidigini anlayabiliriz.
Kelimenin sonuna gelen “t” sesinin “chokluk” anlamini vermesinden “gut” kelimesinin sonundaki “t” oguzlari anlatir.
Biz Gutlara ait kelimelerin Bati Avrupa Gotlari’nda bulundugunu go’rebiliriz:
O’rnegin, “qarag’on” kelimesindeki “qat” aslinda “qut” (saadet)tur ve ko’ken itibariyla “gut” (Oguzlar - asilzadeler) kelimesine dayanir. Birchok Dogu yulkesinde bulunan “gazne”, “hazine” kelimeleri “servet”, “shahane hayat” kelimeleriyle esh anlamlidir. “Kut-berekat”, “Kutlu olsun” ifadeleri de “gut” kelimesinden alinmishtir. Gyunyumyuzdeki Bahtiyar, Kuttibay kelimelerinin eski shekli “Er-kut”tur. Irkutsk shehrinin adinda bu kelime vardir. “Kut” kelimesi almanlarda “gut”, ingilizlerde “good” kelimelerinde de vardir ve bunlar sadece shekil itibariyla degil anlam bakimindan da benzemektedir.
Almanlar’daki “guten Morgen!” (Hayirli sabahlar), “guten Tag!” (Hayirli gyunler), “guten Abend!” (Hayirli akshamlar) ifadelerinin anlami da budur. Almanlardaki Gutenberg adini tyurkche “Kutlubey” sheklinde ifade edebiliriz.
O’zbekche’nin zenginligi, chekiciligi esh anlamli kelimelerin chok olmasindadir. Eskiden shehri ifade edebilmek ichin “kent” (Beshkent), “tepe” (Ayhantepe), “kale” (Ichankale) kelimeleri kullanilmishtir. Gyunyumyuzde kazak ve kirgizlarda kale derken shehir anlashilir.
Avrupa yulkelerinde yaygin olan diger bir kelime yuzerinde duralim.
Almanya’da – Frayburg, Nurenberg; Rusya’da Petersburg, Orenburg; Isvech’te Goetheberg; Amerika’da New-York; Ingiltere’de Berkshir kelimelerinde “berg” – “berk” shekli vardir.
“Berk” kelimesi Avrupa’nin bazi dillerinde “burg” – dag; bazilarinda ise “kale” olarak kullanilir. “Byurger Minister”in shehir hakimi olduguna dayanirsak, “burg”un shehir oldugu anlashilir.
Kelime “kale” dishinda “saglam”, “dayanikli” anlamlarini tashimishtir. Dolayisiyla “Berg” erkek chocuklara verilen addir (Berg Kampf).
“Berk” dilimizde de “dag” anlaminda kullanilir. Kirgizistan’daki Berkkara Dagi’nda bu kelime vardir.
“Berk” kelimesinin “saglam, dayanikli” anlaminin oldugunu “O’zbek” kelimesindeki “bek” kelimesi o’rneginde so’ylemishtik.
Isvich’teki Goethe Burg shehrinin etimollojisine de tyurkche ko’k achisindan bakarsak Get – Oguzlar, Burg-Berk – kale, shehir, yani “Oguzlarin shehri” anlami ortaya chikar ve Isvichlerin bizim biyolojik kardeshlerimiz oldugu kanitlanmish olur.
Eski tyurkchede “t” sesinin chokluk anlami tashidigini daha o’nce so’ylemishtik. Bu ses Avrupa’da da ayni anlami ifade eder. O’rnegin, Ingiltere’deki Kent Kralligi tyurkche ko’ke go’re “konanlar”, “yerleshenler” demektir. Gyunyumyuzdeki aAustralyalilarin atalari olan Keltler de “Gelip yerleshenler” olmali. “Kent” kelimesinin esh anlamlilari “cam”, “kale”, “tepe”dir. Avrupa’da bu kelime kabile adini ifade ettiyse, tyurkche’de ayni shekilde “Kalmak” kelimesinin kabile adini tashidigi go’ryulyur.
“T” sesi kelimenin anlamini pekishtirir de. Bu kelimeyi gyunyumyuz genchlerinin diliyle “super” diyebiliriz. O’rnegin, Ingiltere’nin Kent Kralligi’nin Erbert, Habert, Edbert, Egbert, Etelbert adindaki krallarina rastlariz. “Bert” tyurkche ko’ke go’re “oglanin saglami” demektir. Buradan Avrupalilar’a ait Albert isminin “Alpbert”ten alindigini tahmin edebiliriz. Yani Avrupalilar’in Albert’i bizim Alpamish’tir!
SHimdi Heradot’un so’yledigi ilk isime do’nelim. Bu, skiflerin  ilk atasi Targitay’dir.
Skiflerin farslar oldugunu ileri syuren alim V.I.Abayev’in fikrine go’re, Targitay kelimesi farscha darga (ebedi ya da keskin) ve tava (gyuch, kuvvet) kelimelerinden olushmushtur. [Abayev V.I., 1949, s.163; Miller V.S., 1887, s.127].
Zakiyev’in bu kelime yuzerindeki fikri sho’yledir:
Targitay’daki “targi” veya “tarik” ve “say” – “tay” eski tyurkchede kabile anlamini vermishtir. Yani tyurkchede bu kelime “Tarikchilar kabilesi” ya da “CHiftchiler kabilesinin bashkani” anlamini ifade eder.
Diyelim, V.I.Abayev’in dedigi gibi “Targitay” kelimesi Dargatava’dir. Mogolca “daruga” kelimesinin vaktiyle “hakim” anlamini tashidigina dayanirsak kelimenin farscha ko’kene dayandigi fikri kushku altinda kalir.
M.Zakiyev’in fikrine gelelim. Targitay’in yashadigi skifler yulkesi Heradot do’neminde de go’chebe hayat yashiyorlardi. Heradot’un dile getirdigi Targitay Deshti Kipchak’a Dara’nin M.O’. 500 yilinda gerchekleshtirdigi seferinden de bin sene o’nce gelmishtir.
Hemen hemen Heradot’un do’neminde skiflerin yulkesine baski yapan Dara’ya karshi hile yaparak onun ordusunu yorabilmek ichin Oguz Han’in bir askerinin icat ettigi arabayla choluk chocugunu kurtarmaya chalishan skifler, bin sene o’nce chiftchiligi akillarinin ucuna bile getirmemishlerdir. Dolayisiyla M.Zakiyev’in Targitay – “CHiftchiler babasi”dir fikri tartishmalidir.
Heradot’a go’re Targitay gyunyumyuzden 3500 yil o’nce yashamish ve Deshti Kipchak’a gelmishtir. Neden Deshti Kipchak mi? CHyunkyu Heradot’un bilgileri Dara’nin baskin yaptigi yulke, kendisinin gittigi Kara Deniz kiyilari ve bizzat kulagiyla duydugu efsaneler hakkindadir.   
Deshti Kipchak’in ne zaman tyurkleshtigi meselesi A.Bahadir Han’in eserinde de vardir. Buna go’re, Rus topraklarini ele gechirmek yuzere go’nderilen Kipchak gideli 4800 sene olmushtur.
Ishte okuyoruz: “Oguz Han do’neminden Cengiz Han do’nemine kadar Tin, Atil ve Yayik, bu yuch su kiyisinda Kipchak dishinda bashka bir halk yoktu. Do’rt bin yila kadar orada oturdular. Dolayisiyla bu topraklara Deshti Kipchak denir (Abulgazi “SHecere-i Tyurk” Ò.-1994, “CHolpan” Yayinevi, s. 22).”
Eger Abulgazi Bahadir Han’in 1603-1663 yillarinda yashadigini dikkate alirsak do’rt yyuz sene daha ekleriz. Buradan Oguz Han’in da, Kipchak-Targitay’in da gyunyumyuzden 4800 sene o’nce yashadigi ortaya chikar.
Bahadir Han ve Heradot’un kaydettigi yillar arasinda 1300 senelik fark var. O zaman Targitay’in bu topraklara diger bir yulkeden geldigi kanitlanmaktadir.
SHimdi Targitay kelimesi hakkinda. Kelime To’rk (ya da Tanri), Gut ve Ay kelimelerinden olushmushtur. Kelimelerin her yuchyu de yer adidir.
“Tyurk” –tyurklerin ilk atasinin adidir.
“Tanri” – Eski tyurk halklarinda Allah’in adidir. Ishte bu ismin “Targitay” kelimesindeki “tar”i anlattigi daha mantiklidir. Eski Hunn devletinde Tanrikut (aslinda Tanrigut) adinda bir padishah vardi. (N.Muhammed “Turan Devletleri Vakayinamesi” Ò.-2010. “Merius” s.17).
Ikinci kelime “git”, tyurk kabilesinin adi olan “mangit” kelimesinde vardir. Bu kelime de “gut” kelimesinin degishmish sheklidir.
Heradot, “Targitay” kelimesindeki “git”i “get” sheklinde de kullanir. Onu “Massaget” (Massa-get) – “Byuyyuk get” kelimesinde go’rebiliriz.
Bo’ylece Targitay kelimesindeki “git” aslinda “gut”tur ve Oguzlari anlatmishtir. Targitay kelimesindeki “ay” da isimdir. Yakinda Rusya’nin CHelyabinsk vilayetindeki Ay Deryasi hakkinda konushuldu.
SHimdi “ay” kelimesine gelelim. Daha o’nce Oguz Han’in evlatlari hakkinda fikir yyuryutyurken “ay” kelimesinin hem erkek chocuklar ichin, hem kizlar ichin kullanildigini ve “gyuzel”, “yakishikli” anlamlarini tashidigini so’ylemishtim. Daha sonraki arashtirmalarim bir fikri daha ortaya chikardi. Bana go’re, bu son fikir bizim mentalitemize uygundur ve dogrudur.
“Oguzname” destaninda Oguz Han’in babsinin adinin Ay oldugu kaydedilmishtir. Oguz Han ilk o’nce kiati (timsahi) maglup ederek taninir. (“Oguzname”  “O’zbekistan” Yayinevi Ò-2007. s.9;11). Timsahin sicak yulkelerde ve irmak kiyisinda bulundugunu hepimiz biliyoruz.
Eski tyurkler yulkesinde en sicak yer yulkenin gyuneyi, gyunyumyuzdeki Amuderya’dir. XX.yyuzyilin 70’li yillarinda Afganistan’in kuzeyinde fransiz seferi tarafindan bulunan shehrin adinin da Ayhantepe (Oks Iskenderiyesi) oldugunu biliyoruz.
Mirza Ulugbey ve Abulgazi Oguz Han’in babasinin adinin Kara Han oldugunu kaydederler. “Kara” eski tyurkche’de “byuyyuk” demektir. O’rnegin, Kara Deniz, Karabag, Karamal.
Dolayisiyla Karahan kelimesindeki “kara” unvandir ve “Ay” hanin adidir.  Yani Heradot’un dile getirdigi ilk Kipchak olan Targitay, Abulgazi’nin ifadesiyle Oguz Han’in evlatligi Kipchak’in asil adidir. O da Oguz Han’in yegenidir.
Ikincisi, Oguz Han’in alti oglunun birinin adi da Ay’di. Ayrica, ay kelimesinin bulundugu birchok isim vardir: Aybak, Saray, Aysara, Giray, CHiray, Aybek, Ay+men (Kazaklarda Ay-man sheklinde), Ay+kiz, CHin+ay, CHo’h(chok)+ay, daha sonra – CHokay, CHuh (CHin)+gut+ay=CHigatay), CHet+ay (sonradan da CHatay, CHegay). Ay ekinin eklendigi kabile adlari Lakay (aslinda Lik-ay), Altay (aslinda Alti-ay), Saray (salinda Sur-ay) ve bashkalardir.
Tarih sayfalarinda gyunyumyuzdeki Ukrayna topraklarinda Aycum Padishahligi’nin oldugu kaydedilmishtir. “Avrupa” kelimesi de “Ayropa”dir. Tyurkche ko’kle “Ay”, “Er”, “Alpa” kelimelerinin birleshiminden meydana geldigini go’ryuryuz. Ay –Oguz Han’in oglu, R – tyurkche er, yigit; Opa – tyurkche Alpa “cesur savashchi” olmali. Avrupa halklarinda Ayren, Ayvengo, Aygen isimleri var.
O zaman gyunyumyuzdeki Altay’in “Alti ay”, yani Ay’in alti evladi; Avrupa’daki “aycum” ile Andican’daki “ayim”im ayni anlami tashidigi; “cam”in ise eski tyurk dilinde “konak” (Ruscha ÏÎÑÒ) oldugu anlashilir.
SHimdi “-ay” ekinin eklendigi yer adlarina dikkat edelim:
– Altay; Saray; Ayropa; SHumanay; SHyaulyay (Letonya’da), Aycum (aslinda Aycam, Kara Deniz kenarindaki eski padishahlik); Andican’daki Ayim (aslinda bu da Aycam olmali); Kibray; Letonya’daki yer adlari – Buyvedjay; Ushnenay; SHyaulenay; Kurshenay; Kurtuvenay; SHyadbaray; Kayryay; Gatauchyay; Yuodeykyay; Miknyunay; Kyapalyay; Kruopyay; Satkunay, Estonya’daki yer adlari Sillamyae, Linnamyae; Litvanya’daki Trakay, Moletay, Zarasay ve s. SHimdi alman alimlerinin skiflerin estlar ve litler oldugu fikrini hatirlayalim:
– Skif-sarmat meselesini arashtirmak yuzere 1725 yilinda Petersburg Bilimler Akademisi’ne Almanya’dan Gotlib Zigfrid Bayer davet edilir. Bu alimin fikri sho’yledir: skifler – Asya’dan gelen halklardir; slavyanlar – yerli halk, dolayisiyla skifler slavyan degildir. Skiflerin evlatlari finler, livler ve estlerdir. [Neyhardt À.À., 1982, s.12].
Ay adinin bulundugu o’zbek kabile adlari da var. Bunlar, Saray, Lakay (aslinda Lik-ay), CHinay’dir.
Yukaridakilere dayanarak Targitay kelimesinin ilk sheklinin “Tanri-gut-ay” oldugunu so’yleyebiliriz. Bu kelimenin gyunyumyuzdeki eshanlamlilari Allayar, Hudayar, Halikyar (daha chok Haliyar), Tanriberdi, Hudayberdi, Egamberdi, Allaberdi’dir.
Targitay’in Lipoksay, Arpaksay, Koloksay adli yuch oglunun isimlerini inceleyelim.
Targitay’in byuyyuk oglu Lipoksay adinin ko’keni hakkinda fars dili bilgini Abayev alman alimi Fasmer’in fikrine dayanarak “kelimenin ikinci kismi “ksaya/hsay”dir ve anlami “nur dagitmak”, “parlamak”, “hyukmetmek”tir; osetche’de ise “prenses”, “tan” anlamini verir. Bu yyuzden kelimenin bu kisminin anlami tam olarak belli degildir. Farscha “horsed” yani “gyunesh” kelimesinden alinmish olabilir.”, der.
Tyurkshinas M.Zakiyev, “Lipoksay” ismini sho’yle achiklar: “Lip” – eski fars dilinde “sinir”, “ok” – ak, alicenap, varlikli; “Say”- kabile adi. Kelimenin tamami da “Siniri koruyan kabile” demektir.
Lipoksay kelimesini achiklamadan o’nce eski yunan alimleri yulkemiz tarihi hakkinda bilgi sunarken, chok kez kullandiklari “Oks”, “Oksiart”, “Oksidat”, “Oksiana”, “Oksian”, “Oksiyon”, “Oksiadrank”, “Oks Iskenderiyesi”, “Transoksiana” kelimelerinde bulunan “oks”un ne anlam tashidigini anlamamiz lazim.
Oks, Oksus — Amuderya’nin Yunan, Latin ve Orta CHag Avrupa kaynaklarinda anilan adidir. Bazi alimler (V.V.Barthold, B.Gafurov) Oks’un su ilahi Vahsh’in (Vahsh - Ohsho) adi dedilerse; diger alimler (S.P.Tolstov, Y.G.Gulamov, H.Hasanov) ichin eski tyurkchedeki “Okuz – derya” kelimesinin bir varyantidir.
Eger yunanlar bu deryaya Oks adini vermeselerdi onun o siralardaki adinin Oguz oldugunu bilemeyebilirdik. Deryalara liderlerin adini vermek tyurkler ichin o’zgyu bir durumdur. Altay’da Orhan (dilimizde Orhun-Yenisey anitina go’re “Orhun”) deryasi vardir. Ishte bunun gibi “Surhanderya”ya Oguz’un torununun adi verilmish olmasi mantiga uygun gelmektedir. Daha chok tyurkmenlerin bulundugu Buhara vilayetinin Do’rtko’l ilchesinde Surhi adinda bir kuyu var. Gyunyumyuz Rusya’sindaki Atilla (Itil) Deryasini hatirlayalim.
Bize go’re Oks – Oguz’dur ve Amuderya’nin eski adidir.
Halkimiz eskiden suya deger vermish ve ona karshi saygi duymushtur. Cengiz Han’in Yasak’inda (kanun) suyu pisletene idam ceza verilirdi. Su kaynaklarina verilen adlara gidronim denir. Sadece Nevai vilayetinde 4000 gidromin bulunmasi fikrimi deliller.
Gyunyumyuzdeki Amuderya’nin eski adi olan “Oguz”un yunlyu padishah ve komutan Oguz Han’in sherefine verilmesi tyurk mentalitesine o’zgyu bir durumdur.
YUlkemizde bulunan Amuderya, Surhanderya, Sirderya ve Kashkaderya adlarinin hepsi de komutanlarin adidir!
Islam dininin yulkemize yayilmasi sonucunda “Oguz” kelimesi yerine “Amir” kelimesi kullanilmaya bashlamishtir. Arapcha bir kelime olan “amir” de “komutan” demektir. Bu adin arap amirlerinin sherefine mi, Abbaslilara tahta geri almalarini saglayan Abu Muslim sherefine mi yoksa tyurk shahi Mahmud Gaznevi sherefine mi kondugu hakkinda kesin bir shey so’yleyemeyiz.
Herhalde bazi kaynaklarda sunuldugu gibi “Amu” kelimesi, etimolojisi belirsiz “Amul” kelimesinden meydana gelmish degildir.
“Kashka” kelimesi de tyurkche “komutan” demektir ve bu topraklarda savash yapan Mukanna, Celaleddin Menguberdi ya da bu deryanin yakininda dogmush olan Amir Temur’un sherefine verilmish olabilir.
Neden komutanlarin adi mi diyorsunuz? Halkimiz her zaman mertlige deger vermish ve halk kahramanlarinin gerchekleshtirdikleri kahramanliklari unutmamak ve gelecek kushaklara ulashtirmak ichin onlarin adlarini ebedileshtirmek istemishlerdir.
A.Makedonski do’neminde Oguzlarin bu topraklarda bulunduklarinin diger bir kaniti da Iskender’in kayin pederinin adidir. Oksiart kelimesindeki “Oks” Oguz demektir; “art” ise Yunanlilar’da o’zellik belirten bir ektir. Tyurkche’de “Oguz” kelimesinde bu ekin bulundugunu go’rebiliriz.
Oksiart kelimesindeki “art” eki, o do’nem ichin farkli shekillerde olmush olabilir. O’rnegin Oguz+Han; Oguz+Bo’ke; Oguz+Bay; Oguz+Ay; Oguz+Berk; Ay+Oguz.
“Oksiart” kelimesi “Oguz Han” sheklinde tercyume edilebilir. Fakat daha sonra diger isimlerin meydana gelish dinamigine bakarsak “Oksiart’i Oguz Berk, Oguz Bo’ke ve Oguz Bay”lardan birine eshleshtirmek daha gerchekchi olur. CHyunkyu “han” dishinda isimlere eklenen ekler tyurkchede “berk” – saglam, “bo’ke” – pehlivan anlamlarini tashimish ve daha sonra “bek” sheklinde degishmishtir. “Bay” kelimesinin anlami herkesche bilinmektedir.
SHimdi A.Makedonski do’neminde yashamish O’zbek isimli kishi hakkinda. O do’nemde bu kelime “Oguz Berk” sheklinde telaffuz edilmishtir. Yunanca Oksiart’tir (Oks – Oguz, art-aitlik eki). A.Makedonski onun kizi Oksana’yla (Oguz-ana, Ay-sulu ya da Ay-kiz; burada Ay – Oguz Han’in babasinin ve oglunun adidir) evlenmishtir.
A.Makedonski ve Oksana arasindaki nikah ashka degil siyasi amaca dayaniyordu. A.Makedobski Hindistan’a sefer yaptiginda Oksana’nin agabeyi ordu komutani tayin edilmishti.
Yunan ve Roma alimler tarafindan kullanilan kelimeleri tyurkche ko’ke dayandirarak okuyalim: Oks (Oguz); Oksiart (Oguz+Han ve digerleri); Oksiana (Oguzlarin vatani), Oksian Go’lyu (Oguzlarin Go’lyu –gyunyumyuzdeki Aral Go’lyu), Oksiyonlar (Oguzlar), Oksiana Iskenderiyesi – Oguzlar yulkesindeki Iskenderiye, Transoksiana (Oguzlarin geldikleri yer).
Yukarida dile getirdigimiz alimlerin so’yledikleri gibi “Oks” kelimesini “derya” ya da “su ilahi” sheklinde kabul edersek mantikdishi durumun ortaya chiktigini go’rebiliriz. 
Oguz’u Heradot “Oks” sheklinde ifade etmishtir. O’zbekistan’daki Amuderya’nin ilk adinin Oguz oldugunu; Azerbaycan’da bulunan Araks deryasinin da aslinda Er-Oguz sheklinde oldugunu biliyoruz. Fransa ve Italya’da da Okslar vardir ve onlar Oksitan  dilini konushurlar. Orta CHaglarda Avrupalilar’in  yulkemiz ichin Transoksaniye, Transoksiana (Oguzlarin geldikleri yulke) dediklerinde byuyyuk anlam vardi. Eski do’nem Yunanli tarihchilerinin Amuderya’ya Oks, onun sol kiyisina da Oksiana dediklerini de kaydetmek lazim. Oksitan dilini konushanlar hakkinda Milli Ansiklopedi’de sho’yle denir:
Oksitan (Provonsal) dili –Roman dillerinden biridir; Gyuney Fransa’da, ayrica da Italya’nin kuzeyinde yasharlar. Bu dili konushanlarin toplam sayisi 10 milyon kishiden fazladir. Iki lehchesi vardir: kuzey Oksitan (Limuzin, Overn, Provans-Alp) ve orta Oksitan (Langedok, Provans). Ayrica Gaskon lehchesi de vardir. Oksitan dili Fransizca’ya benziyor ise de bazi ses ve shekil o’zellikleriyle ayricalik tashir. Edebi dil olarak XI.yyuzyildan itibaren vardir. XII-XIII.yyuzyilda edebiyat zirve noktaya ulashmishtir. Bu do’nemde birkach lehchenin birleshmesiyle genel provonsal edebi dili meydana geldi. XIII.yyuzyilda Provans’in Kuzey Fransa’ya eklenmesiyle Oksitan dilinin vazife kapsami iyice daraldi ve dilin birkach lehcheye bo’lyunmesine neden oldu. Gyunyumyuzde Oksitan dili daha chok konushma dilidir. Yazisi Latin alfabesine dayanmaktadir. Eski yazili anitlari X-XI.yyuzyillarda yaratilmishtir.
Fransa’daki Kann shehri filim festivallerinin yapildigi yunlyu bir shehirdir. Kan ismi Avrupa halklarinda yaygindir. Almanlarda yunlyu futbolcunun adi Oliver Kann’dir. Fransa’da yunlyu bankaci Stros Kann vardir. SHimdi Kan, Tan kelimelerini “Han” kelimesinin degishmish shekilleri olarak kabul edersek Oksitan kelimesinde Oks – Oguz, Tan –Han, yani komutan Oguz Han’i ismini ortaya chikartabiliriz.
A.Dyuma’nin “YUch Er” eserinin kahramani Dartanyan Fransa’daki cesurlarin yulkesi olan Gaskoniya’dandir. “Gaskon” kelimesi “Gyuz-kan” kelimesinin degishmish shekli olabilir. Avrupa’da Oguz Hanla ilgili bashka yer adlari da vardir. Ispanya’daki Saragosa shehri “Sara-Oguz”; Isvech’teki Geteborg Get – Oguzlar, Borg – Berg-Berk sheklindedir. Ingiltere’ye ait Oksford bizim kadar diger birchok halkin cihangir atasi olan Oguz Han adindan alinmishtir.
Tyurk halklarinda chocuklarina isim verme kyultyuryu yyuzyillar boyu gelishegelmishtir.
Fakat isim verme o’zellikleri cheshitlidir. O’rnegin, O’zbekler’de ilk chocuk oldugunu anlatan isimler (Evvelbay, Bashbek, Bashman), ilk ya da sonraki chocuga verilen isimler (Ergesh, Yoldash, Co’re), do’rdyuncyu chocuga verilen isimler (To’re, To’rekabil, CHari), beshinci chocuk ichin verilen isimler (Beshbay, Penci), kyuchyuk chocuga verilen isimler (Kence), en son dogan chocuk ichin verilen isimler (O’lce) ve sefer sirasinda dogan chocuklar ichin verilen isimler (Sefer, Yolcu) vardir. Ayrica babasinin yashini belirten isimler (Seksekbay, Doksanbay) de vardir. Bazi chocuklara hayvan ve kushlarin adi (Arslan, Bo’ri, SHer, Ashin; Burgut, Lachin) verilmishtir. Bunun yani sira chocuga yedi kushagi anlatan isimler ya da dini isimler de verilmishtir.
Tyurk halklarinda babasinin dostlarinin, halk kahramanlarinin, masal, efsane, komshu halk kahramanlarinin, padishahlarin ismini verme gelenegi de vardir.
Ashagida sunacagimiz isimler tyurk halklarinin chocuklarina isim verme konusunda ne kadar ilerlemish bir halk olduklarini go’sterir.
Bir olayi hatirliyorum. Rusya’nin ORT kanalindan “Jdi menya” (Beni Bekle) programi sunan V.Kvasha ve yunlyu rus yazari Vasili SHukshin yyuz yapisi o’zbeklere benzeyen altmish yashlarindaki bir alman alimini davet ettiler. Alman alimi shunlari sho’ylemishti:
1945 yilinda Sovyet Ordusu Berlin’e geldi. Annem o siralar 17 yashindadir ve bale okuluna gider. O yillardaki kurallara go’re Alman vatandashlarinin Sovyet askerleriyle ve Sovyet askerlerinin de Almanlar’la irtibat kurmasi yasakti. Fakat annem bir rus askeriyle irtibat kurar. Bir myuddet sonra onlarin ilishkileri achiga vurularak her ikisi cezaya tabi tutulur. Anneme Sovyet Ordusu’nun bulundugu yere gelmesi yasaklanir. Asker Rusya’ya geri go’nderilir ya da hapse atilir. Kisacasi o askerle bir daha go’ryushemezler. Aylar sonra annem beni dogar. Annem shu anda hayatta ve Amerika’da yashamaktadir. Ben anneme “Babami bulmak ichin Moskova’ya gidiyorum” dedigimde babama onu hala chok sevdigini iletmemi istedi.
Alman’a: –“Babanizdan herhangi bir anit ya da fotograf kalmish midir?”diye sorunca, alman da babasindan herhangi bir shey kalmadigini ve onun nerede yashadigini bilmedigini, sadece adinin Misha oldugunu so’yler.
Ikinci Dyunya Savashi’nda yirmi milyon Sovyet askeri o’lmyushtyur. Bunlarin kachi Misha, Mihail adini tashiyordu? Onu bulmak samanlar arasindan igne aramakla beraberdi.
Buna ragmen buldular. Fakat babasinin adi Misha degil Nishanbay’di. Tashkent vilayetinin bir ilchesinde yashamish, okulda myudyurlyuk yapmish, bir ogul ve birkach kizi byuyyutmyush ve 90 yashinda vefat etmishtir. Nishanbay'in ogullari da vefat etmish. Daha sonra o alman O’zbekistan’a geldi. Kardeshleriyle go’ryushtyu. Babasinin mezarini ziyaret etti. Kardeshleri “Agabeyimiz vefat edince chok kederlenmishtik. Allah bize sizi go’nderdi, shyukyur” dediler. Burada ishin ilginch yani, Nishanbay’in kendine Misha adini vermish olmasidir. Nishanbay’in Misha adinda rus dostu vardi ve savashlarin birinde kendini feda ederek Nishanbay’i o’lyumden korumushtu. Dolaysiyla Nishanbay dostunu unutmamak ichin onun adini tashiyordu. Dostuna minnettar kalmanin en gyuzel yolu onun hatirasini yashatmakti Nishinbay ichin.
Bashka bir olay daha. Achil adinda bir pehlivan XX.yyuzyilin bashlarinda tyurkmenler yulkesine “Ko’pkari”ye gider. O’dyul olarak bir kul tyurkmenin kizi konur. Achil pehlivan “ulak”i almak ichin chalishirken tyurkmen yigitleri onu iterek kaldirima firlatirlar. Sonra “O’zbek o’ldyu. Ko’pkari’yi yeniden bashlatin” dediklerinde Achil elinde “ulak”la kaldirimdan chikagelir. Bu durumu go’ren kiz bashka bir yulkeye gidecegini anlar ve anne babasinin bagrina kendini atarak aglamaya bashlar. Achil pehlivan onun yanina gelip onun alnindan o’per ve sho’yle der: “Bacim, artik serbestsin ve kiyamete kadar senin abinim.” Bunu duyan oranin reisi halka yo’nelerek:
–Ey, tyurkmen halki, karin ogul dogurursa ona Achil adini ver!der.
Bir pehlivan ona neden Osman adinin verildigini anlatmishti. Osman’in babasi da pehlivan bir gyureshchiydi. O’mryu boyunca bir defa bir pehlivanin chevik hareketleri sonucunda gyureshi kaybetmishti. Onun babasini maglup eden tyurkmen pehlivanin adi Osman’di.
Dogrudur, isim verirken belli kriterlere dayanilmiyor. Fakat byutyun tyurk halklarinda ortak ve kutsal bir dyushyunce var. Babanin adini unutmamak. Ayrica insan kendi ashiretini de unutmamalidir.
Yukarida kaleme aldigimiz hususlar baba adinin unutulmamasi gerektigi husustan daha sonra gelir. Tyurk halklarindaki bu adeti zorla ortadan kaldimak imkansizdir. Fakat yillar sonra ismin etimolojisi unutulabilir, farkli anlam tashiyabilir ya da politik siparishle degishtirilebilir.
Bu tyur isimlerin sirasina tyurk halklarinin atalari olan Tyurk, Oguz, Ay, Sur gibileri ekleyebiliriz. CHyunkyu bu isimler dyunya haritasinda da, kishi adlarinda da, yer adlarinda da chok yaygin olarak kullanilmaktadir. 
“Tyurk” kelimesini farkli kaynaklarda farkli anlamlarda bulabiliriz. O’rnegin, Tanri’nin sevdigi padishah, afacan, kuvvet sembolyu Tur – hadimlashtirilmish boga.
Oguz – alicenap padishah, O’kyuz – kuvvetin sembolyu o’kyuz, derya.
Almanca ve Ingilizce “oks” derken igdish edilmish o’kyuz anlashilir. Bu tyur o’kyuzler gyucyunyu nesil yapmak ichin sarfetmezler ve kelimeyi “chok gyuchlyu” sheklinde anlayabiliriz. Tyurk kelimesinin de “gyuchlyu” anlamini tashidigini biliyoruz. Ruscha “tur”, “hadimlashtirilmish o’kyuz” demektir. Gyunyumyuzde kullandigimiz “ho’kyuz” kelimesi orta chaglarda, o’rnegin, Kashgarli Mahmut’un eserinde “o’kyuz” sheklinde kullanilmishtir.
Oguz, Tyurk Babanin evladidir. Daha sonra bu iki kelimenin ayni anlami (“gyuchlyu”) tashimasindan dolayi orta chaglarda Oguzlar’in kendilerine “Tyurkmen” demeye bashlamalari mantiklidir.
Bir ilginch delil daha. O’kyuz kelimesinin esh anlamlisi bogadir. Ruslarda bu kelime “bik” sheklindedir. Birchok Avrupa dilinde ise bu kelimeyi “bif” sheklinde go’rebiliriz. Boga isim olarak da kullanilmishtir. O’rnegin, CHagatay Ulusu’nun hanlarindan birinin adi Esen Boga’dir (1309-1318). Tashkent vilayetinde bulunan Bo’ka kelimesinin ayni ko’ke dayandigini so’yleyebiliriz. Daha sonra bu kelime “gyuchlyu”, “pehlivan” anlamlarinda kullanilmishtir.      
Ay – Oguz Han’in babasinin ve ogullarindan birinin adidir; go’kteki cisim; gyuzelligin sembolyu; erkek kishi. Gyunyumyuzde bu ismi daha chok kiz evlatlar ichin kullaniriz. Erkekler ichin kullandigimiz “Aybek” adini istisna edebiliriz.
Sur – Oguz Han’in torununun adi; o’nce “inatchi” anlamini, daha sonra ise “sechilmish savashchi”, “mert” anlamlarini tashimishtir. Bu kelime daha sonra “sari” sheklinde kullanilmaya bashlamish olabilir. O’rnegin, Baysari, Saribay, Sarman.
Bu noktada bir hususa dikkat etmek lazim. Eski Roma, Yunanistan tarihchileri ve alimleri kendilerinin kyultyurlyu insanlar olduklarini; alman, ingiliz, slavyan ve diger halklarin da “yabani halklar” oldugunu belirtmishlerdir. Onlarin yabani olduklarini kanitlayan o’rf ve adetleri de yeterliydi. O’rnegin, o’ldyurdyugyu dyushmaninin bash chanagini yemek kabi olarak kullanmak, dyushmaninin derisinden postun yapmak, zinayi gyunah saymamak ve s. Onlar ichin ortak o’zellik mertlik ve savash sirasinda erkek ve kadinin birlikte gyureshmesidir. Heradot, “dyunyada hichbir ordu skiflerin birleshmish ordusuna karshi koyamaz” demishti.
SHimdi Targitay’in ogullarinin adlari yuzerindeki incelemelerimize devam edelim. 
M.Zakiyev’in dedigi gibi “Lipoksay” kelimesindeki “lip” farscha bir kelime degildir. Bu da tyurkche bir kelimedir. Lip – nurun parchasi demektir ve gyunyumyuzde kullandigimiz “uchqun” (kivilcim)dir. O’zbekchede “shamning lipillashi”, “olovning lip-lip etishi” ifadeleri kullanilir.       
Oks da Oguz, Ay’dir. Yani oguzlara ait “nurun kivilcimi” demektir.
Targitay’in ikinci oglunun adi yuzerine arashtirmalari gerchekleshtiren fars dili bilgini Abayev’e go’re, Arpoksay kelimesindeki ilk yuch harf “arp” olup, farscha “ap” su; Osetince “ra”, arf “derin”, apra “suyun derinligi” anlamindadir ve “Hsaya” – padishah, apra-hsaya – “su padishahi”dir. [Abayev V.I., 1949, s.189].
M.Zakiyev’e go’re “Arpa” – arpa, “oksay” – mukaddes, ulu kabile; tyurkche etimolojiye go’re Arpaksay “chiftchiler kabilesinin lideri” demektir.
Bana go’re, Arpaksay ismindeki “arpa” – arpa degildir ve kelime Alp-Er-Oks-Ay kelimelerinin birleshmesinden olushmushtur.  “Alp-er” - cesur savashchi demektir.
Fasmer ve Abayev’lere go’re “Kolaksay” kelimesindeki “hsay” – “parlamak”, “yo’netmek”; Osetince “hsart” - “cesaret”, “hsinya” – prenses, “hsed” – “sabah” demektir. Kelimenin ilk kismi olan “kol” eski Iranca’da “hvar-hshaita” – “gyunesh” olabilir [Abayev V.I., 1949, s.189]. 
Skif-Iran nazariyecileri kelimeye Skolahshay, yani “skol(skolot)/ skif” – Iran shahlari kabilesinin lideri demishlerdir. [Davatur A.I., 1982, s.207—208].
M.Zakiyev’in fikri sho’yledir. Tyurk dili etimolojisine go’re Kolaksay “kolu-ak-say”, yani “kollari ak, mukaddes”dir ya da “kola” kelimesi “kale” ko’kenine dayanir ve arapchadan alinmishtir.
“Kolaksay” kelimesindeki “kol” M.Zakiyev’in dedigi gibi “kol” degildir ve “kal-” fiilinden olushmush ve “yerleshmish oguzlari ifade etmishtir. Bu kabile gyunyumyuzde halk derecesine ulashmishtir. Yani Rusya’daki kalmaklar bunlardir. CHyunkyu Heradot tam bu bo’lgelerde bulunmushtu. Bu ismin biraz degishmish shekli ingilizlerde de vardir. Hepimizin “Colgate” dish macununu biliyoruz. Internet sayfalarindaki bir haber benim bu konuda kesin bir fikre gelmemi sagladi:
Bosh zamanlarinda kyuchyuk bir restoranda chalishan, Kent Kontlugu’nun Dil shehrinde yashayan 18 yashindaki Florens Colgate “Britanya gyuzeli” yarishmasinda galip olur. Televizyon kanalina fotografini yollayan Florens Colgate en chok oy toplar.
Ishte bu Colgate (Kolgeyt) – Eski tyurkchede “Kalgut – Kalgit, Kalgiz - Kaloguz” degil mi? O zaman Amerika’li milyoner Gates’in nesebi de padishahlara dayanir.
Latin ve Avrupa dillerinde “collection” – koleksiyon kelimesi de “KOLOKS” – “kalmak”, “toplanmak” kelimesinin biraz degishmish sheklidir !!!
Ingiltere’de Kent Kontlugu’nun bulundugunu so’yledik. “Kent” kelimesinin Tyurkche “kont” oldugunu o’rneklerle belirtmishtik. Kirgizistan’da “Kont” havalimaninin bulundugunu biliyoruz. Kelimenin tekil shekli “kon”dur ve herhangi bir sheyi bir yere toplanmish shekline de “kont” (ocak) denir. Bu da tyurkche bir kelimedir.
Yukarida belirttigimiz gibi Heradot’un do’neminde Saklar’in dili Skifche’dir. Daha sonradan dil ayrimi bashlamishtir. Bazi tyurkche kelimelerin biraz farkli shekilde Avrupa dillerinde bulundugunu go’rebiliriz. O’rnegin yulkelerin ve halklarin yerleshtigi “kita” kelimesine “continent” denir. “Continent” kelimesi “kont” ve “inent” kelimelerinin birleshiminden olushmushtur. “Kont” kelimesi hem telaffuz, hem anlam achisindan eski halini korumushtur. “Conference, concilium, congress” gibi kelimeler de “kon-” kelimesine dayanmaktadir. 
Alish verish yapilan kyuchyuk bir yere Ingilizler “market” derler. Bu kelimede bulunan “ket” bir “n” harfinin dyushmesi sonucu meydana gelmish olabilir. 
Kisacasi, Heradot’un efsanelerinde anilan Targitay, Lipoksay, Arpaksay, Kolaksay gibi byutyun kelimeler tyurkche ko’kene dayanmaktadir. Avrupa’daki yer ve halk adlarini ifade eden Ay, Guz, Oks, Got, Get, Geyt, Kan kelimeleri de oguzlar, yani skiflerdir.
“Skif” kelimesinin o’nceki shekli olan “Skit”teki “kit” aslinda “git” olmali. Surgut kelimesi bizim faraziyemizin en yakin cho’zyumyu olabilir.
 “S” sesinin byuyyuk o’neme sahip oldugunu dikkate alarak bu mesele yuzerinde detayli bir shekilde durmak lazim olur.
“SPITAMEN”IN TYURKCHE ADI

Gechen sene “O’zbek” teriminin “Oguz” ve “Berk” kelimelerinin birleshmesiyle olushtugu ileri syuryulen risalemi yayinladigimda yunanlarin dile getirdikleri Massagetler ve Okslar’in gyunyumyuzdeki hangi kabilenin atalari oldugu; o’zellikle Spitamen’in asil adinin ne oldugu meseleleri cho’zyumsyuz kalmishti.
Tarihte CHar Rusyasi’nin 5000 kishili ordusunun Buhara’nin 180.000 kishili ordusunu yendigi bilinmektedir. Neden bo’yle oldu? Askeri bilim neden geride kaldi? Neden vatanini cesaretle koruyan atamiz Spitamen’i tanimiyoruz? Peki o kimdi?
Atalarimizi tanimakla ilgili ve CHar Rusyasi hakkinda cumhurbashkanimiz sho’yle demishti:
“Her insanin “Ben bu milletin evladiysam benim atalarim kimlerdir? Milletimin iptidasi nerede? Halkim nasil ayaklandi? Bir halk olarak nasil gelishti?” gibi sorulari kendine sormasi chok dogaldir. Neden Ahmed Fergani, Muhammed Harezmi, Ibni Sina, Ebu Reyhan Biruni, Imam Buhari, Amir Timur, Ulugbek, Alishir Nevai, Babur gibi byuyyukleri byuyyuten millet XVII-XIX.yyuzyillara gelince ashagi seviyeye indi? Neden son yuch yyuzyildir hep gerideyiz? Atalarimizin karshi koymasina ragmen CHar Rusyasi’nin yulkemizi kolaylikla ele gechirmesinde ishte bu geride kalmishligin da payi olmali degil mi?
Tarihi ko’kyunyu arayan adam elbet bir gyun bu sorularla karshi karshiya gelir. Eminim ki dogru sonuchlari elde eder. Tarihi hatirasi olan adam iradeli adamdir. Tekrar so’ylyuyorum, iradeli adamdir.
Toplumun her yuyesi, kim olursa olsun, tarihini gayet iyi biliyorsa bo’yle bir adami yolundan saptirmak, farkli akidelerle kandirmak imkansiz olur. Tarihten alinan ders, insani dikkatli olmaya chagirir ve onun iradesini saglamlashtirir.”
I.A.Kerimov “Tarihi Hatirasiz Gelecek Yoktur” (Tarihchiler ve Gazetecilerle Sohbet, “Mulakat” dergisi 1998, sayi 5).
“O’zbek” terimi yuzerine vardigimiz sonuchlar diger hocalarin (A.Muhtar, P.Zahidov) fikriyle ayni oldugu ichin dogru yolda oldugumuzun farkindayim. Dolayisiyla Spitamen’in kim oldugunu arashtirmayi kendime amach edindim.   
Dyunyadaki bazi milletler istekleri dishinda, onlarla en ufak ilgisi olmayan kelimelerle adlandirilmaktadirlar. O’rnegin, Amerika Birleshik Devletleri’nin yerli ahalisinin Tyurk olduklari hakkindaki deliller yeterli olmasina ragmen onlara Hindu denmektedir. Ahalisinin byuyyuk kisminin Ingilizler oldugu “Amerika” adi Italyali seyyah Amerigo Vespuchi adina; Gyuney Amerika’daki Boliviya yulkesinin adi Simon Bolivar adina; Kolumbiya ise Ispanyali seyyah Hristofor Columb adina dayanmaktadir.
Bu noktada “So’g’diyona” adli yulkenin milattan o’nce, miladin bashinda bizim topraklarimizda olduguna myuellif kushkuyla bakar. CHyunkyu bu kelimeyi Orta chaglarda tarihchi, shair ve yazarlarimiz kullanmamishtir. O zaman XX.yyuzyilda bu kelimede nereden geldi acaba?
Tarihchi Narshahi’ye go’re “so’gd” kelimesi derya chamurunun toplandigi noktadan akan Zerefshan suyunun toplanmasi sonucu meydana gelen deryayi anlatmishtir. Fakat kelimenin milattan o’nceki do’nemlerde degil, daha sonra, miladin VI.yyuzyilinda meydana geldigini kanitlayan deliller var. (Bakiniz: “Miras”. Narshahi “Buhara Tarihi” Ò. –1991. “Kamalak” Yayinevi s.90-91; 166). Kashgarli Mahmut tyurklerin “Sogdak” kabilesinin oldugunu so’yler. Avesto’da “Sogdo” yer adi kaydedilmishtir. Bu kelime hakkindaki bilgiler bunlardir.
Yunanlilar’in oguzlara “Oks” dediklerini so’ylemishtik. Bu kelime Oguz Han’in byutyun evlatlarina aittir. Oguz Han’in torunlari arasinda bizim dikkatimizi cheken bu tyur isimlerin bulundugunu Abulgazi kaydetmishti: Horasanli, Surki, bu sirada ona Surhi derler. Kirgiz. (Abulgazi “SHecere-i Tyurk” Ò.-1994, “CHolpan” Yayinevi s.26).
“Surhi” adinda – tyurkmenlerin ashireti kaydedilmishtir. YUlkemizin gyuneyindeki derya adinin da Oguz Han’in torunu Surhan’in adindan alinmish olmasi dogal bir durumdur.
Yunanlilarin “s” harfiyle bashlayan yulkeyi andiklarini kabul edersek o zaman bu yulke “So’g’diyona” degil, “Surkaniya” (Surhaniya) olabilecegini belirtebiliriz. CHyunkyu eskiden yer adlari kishi ya da halklarin adindan alinmishtir. O’rnegin, Girkaniye (Girkanlarin yulkesi), Parfiye (Parpilerin yulkesi), Alaniye (Alanlarin yulkesi), Persiye (Farslarin yulkesi), Hindiye (Hintlilerin yukesi) ve s.
Tarihte eski Asur devletinin oldugunu, bu devletin yazili kaynaklarinda hemen 3000 sene o’nce yashayan Ashgyuzler hakkinda bilgi sunuldugunu yukarida kaydetmishtik.
Eski Babil’de shumer dilinin tyurk diliyle uyum sagladigini birchok bilim adami, o’rnegin Kazak yazari O’.Syuleymanov so’ylemishtir. Tyurk alimi Adila Ayda ise Eski Roma’da yashayan Etrusklar’in da tyurk olduklarini kaydetmishtir.
Asur devleti milat o’ncesi yashamishtir. Fakat milat sonrasi Suriye devleti meydana geldi. Bu iki yulke arasinda baglilik olabilir mi?
A.Timur’un torunu, ilgilendigi tyum ilimlerin bilgini Mirza Ulugbey “Nuh Tufani” yuzerindeki Ebu Reyhan Biruni’nin fikrini destekler. Bu alimlerin arashtirmalarina go’re Nuh Aleyhisselam do’nemindeki tufan hicrete kadar (miladin 622 yili) 3725 senedir.  (M.Ulugbey “Do’rt Ulus Tarihi” Ò.-1994 “CHolpan” Yayinevi, s.30) Yani bu olay 3725 + 1390 = 5115 senesinde gerchekleshmishtir.
Abulgazi, Oguz Han’in Yafes Aleyhisselam’in dokuzuncu kushaktan evladi oldugunu kaydeder. Onun Kipchak’i rus topraklarina 4800 sene o’nce go’nderdigini so’ylemishtik. Oguz Han, 6 oglunun 4 evladindan toplam 24 hani devletinin bo’lgelerine yerleshtirdikten sonra en gyuzel iklime sahip oldugunu so’yledigi Isikko’l’e gider. Oguz Han, bu sirada Misir’dan Hindistan’a kadar; Iran’dan Rusya’ya kadar olan topraklari ele gechirmishti.
Surhan da Oguz Han’in torunudur. Eger Oguz Han’in 4800 sene o’nce yashadigini kabul edersek onun torunu babasindan en fazla 50 yash daha kyuchyuk olabilir.
Aynen bu torunu Asur devletinin, yani Ast Suriye’nin hyukyumdariydi belki. German kabilelerini olushturan Astgotlar tam bu noktadan Avrupa’ya gechmeye bashlamishlardir. “Ast” kelimesinin dilimizde “aynen” anlami da vardir. O’rnegin, saray kabilesinin bir kismina Astsaraylar denmishtir. Avrupa’ya giden oguzlarda “ast” kelimesi daha sonra Dogu’yu anlatmish olabilir.
 Oguz Han’in bu torunu derin bir shekilde askeri bilimi edinmish biriydi. YUnlyu arap yazari Cahiz (775—868) “Menakip el-atrak” (“Tyurk Halklarinin O’zellikleri”) adli eserinde sho’yle yazar: “...dyunya askeri sanatinin gelishmesinde tyurk halklarinin yeri eshsizdir. Sasaniler devlet yo’netiminde, chinler zanaatte, yunanlar ilimde, tyurkler de askeri sanatta diger halklardan daha yustyundyur.”
Tyurklerin askeri faaliyette chok yetenekli olduklarini ve askeri terimlerin de tyurkche oldugunu alimlerin shu so’zleri de kanitlar durumdadir: “zabani arap – zabanu fesahat (ilim dili), zabani farsi – zabani melahat (gyuzellik dili), zabani tyurki – zabani siyaset.
“Sur” kelimesinin tyurk dilinde askeri bir terim oldugunu ve diger dillere de gechtigini ispat etmeye chalishalim.
Bizim bilgisayari o’grenmemiz ichin ingilizceyi, satranci o’grenmemiz ichin ruschayi ve tibbi o’grenmemiz ichin de latinceyi bilmemiz lazim. CHyunkyu saydigimiz alanlarda bu dil sahipleri byuyyuk yenilikler yapmish, keshiflerini de kendi diline ait terimle adlandirmishtir.
Eskiden askeri terimlerin byuyyuk kismi tyurkche kelimelerden ibaretti. CHyunkyu tyurklerin askeri faaliyette byuyyuk kaabiliyet sahibi olduklari dyunyaca itiraf edilirdi.
Askeri kelimelerin kisa olmasi dogal bir durumdur. Dolayisiyla tyurkche fiillerin (hareketi ifade eden kelimelerin) byuyyuk kismi tek hecelidir. O’rnegin: “ur-”, “tur-”, “sur-”, “sor-”, “koy-”, “ber-”, “bur-”, “tap-”, “chap-”, “kap-”, “ach-”, “yap-”, “as-”, “bas-”, “al-”, “kal-”, “kel-”, “o’t-”, “ket-”, “sach-”, “kach-”, “bar-” âà ;îêàçî...
“Sur” derken Oguz Han’in torunu Surhan’in kastedildigini yukarida kaydetmishtik. SHimdi o’zbekchede bulunan “sur” kelimesiyle ilgili kelimelere dikkat edelim.
Burma-surma; gusur-gusur; janjal-suron;
Qasir-qusur; tasira-tusur; tasir-tusur;
 Olatasir;
Sur I - (Islenerek ya da asilarak kurutulmush et, balik ve b.)         
Surlamoq - (Asarak kurutmak. Eti surlamak. Burada “sur” derken savash sirasinda askerlerin kendileriyle birlikte tashidiklari gidalari hatirlamak lazim. Gyunyumyuzde kullandigimiz “tandir kebap”in (eger tandir yoksa chukur yapilarak pishirilir) eski adinin “sur et” oldugunu; daha sonra bapirsaga konarak kurutulmush et olan “kolbasma”nin (kolbasa) o siralarda ortaya chiktigini so’yleyebilir miyiz?
Surhon - Bir tyur yuzyum ve bu yuzyumyun kurusu. YUzyumyun kurutularak tyuketilmesi de Surhan’in keshfi olabilir;
Suruv -(syuryu). Ordunun sonunda giden yedek askerler, Ruscha - oboz) koyun ve sigirlardan ibaret syuryu bo’yle adlandirilmish olabilir);
Surpa -(ayn. supra. Surpa, Surhan do’neminde et, yuzyum, meyve gibilerin kurusunu savash sirasinda tashimak ichin kullanilan, deriden yapilmish bir techhizat olabilir);
Surgi - (havlu. Yagli elle kilich tutmak,  yay atmak zordur. El kurutulmazsa savashta o’lmek ishten bile degil. Dolayisiyla havlunun eski adi “surgi” olabilir);
Sur II - (fiil, aynen “syurmek”)
Sur III - (kyustah: kyustah adam);
Surbet - (So’ylenenlerden etkilenmeyen; kyustah);
Surbetlarcha, Surbetlashmoq, Surbetlik  - (dyunyada birchok kelimenin evvel bashta olumlu anlam tashidigi, sonradan olumsuz anlam kazandigi bilinir. O’rnegin “mahmadona”, “mafiya” ve s. “Sur” kelimesi de ilk o’nce “mert”, “inatchi”, “go’zyu pek” anlamlarini tashimishtir. Kelimenin daha sonra “kyustah” anlamini tashimasi bo’yle bir adamin rakibi tarafindan kullanilmish olabilir. Gyunyumyuzde kazak dilinde kullanilan Serik adinin da asil shekli Surberk olabilir).
Sur IV - [Farscha. - kirmizi, kirmizimsi] 1 isim. Koyu gri, altin renkgi.
Surmarang - (koyu gyumyush rengi, karamsi) Renk olarak tyurkche’deki koyu gri ya da karamsi renk farschadaki kirmizi, kirmizimsiyla ayni renk olabilir mi? Buradan iki dilde “sur” kelimesinin farkli renkleri ifade ettigi anlashilmaktadir).
Sur V - (agiz. Byuyyuklyuk taslayan, go’gsyu kabaran. Bu da askeri bir kelimedir)
Sur VI - [Arapcha.– boynuz; boru] Dine ait. Kur’an’a go’re Kiyamet Gyunyu Israfil Aleyhisselam tarafindan chalinan boru);
Surnay - [Farscha.  – Dyugyunlerde chalinan ney <  dyugyun, sho’len +ney];
Surnaychi- (Dikkat ettiyseniz “karnay” ile “surnay”in bir anlami daha varmish. Burada “sur” derken “karnay” anlaminin anlashilmasini saldiriya gechmeye chagiran myuzik aletiyle baglamak myumkyundyur);
Surgamoq - (aynen syuryuklemek);
Surgi I - (mideyi gevshetmek ichin kullanilan ilach);
Surtki I - (syuryulen ilach, yaraya syuryulen ilach);
Surmali, Surkatmoq, Surkamoq, Surmacho’p, Surmadon (Syurme konan kap. Yukaridaki kelimeler savash sirasinda kullanilan ilachlar, onlarin alet ve kaplarini anlatmishtir).
Ashagidaki kelimeler kushkusuz askeri faaliyete aittir:  surilmoq, surinmoq, surish, surishmoq, surishtirmoq, surkalmoq, surmoq, surob. 
Suron - (gyuryultyu, shamata).
Suronli, sur-sur, surunkali, surunkasiga;
Surur - [Arapcha. – neshe, sevinch];
Sur’at - [Arapcha. hiz, acele];
Surg’uch - (1. CHabuk eriyen ve chabuk donan renkli katran ve mum alashimi. Qizil surg’uch. 2. Ishte bu alashimdan yararlanarak basilan damga, kapak) Surg’uchlamoq;
 Surra - (giysi, savash sirasinda savashmayi kolaylashtirmak ichin hazirlanmish o’zel giysi);
Surp (Bir cheshit kumash);
Sursat - (Eski. Folklor. Vergi. Destanda bulunan bu kelime askeri bir vergi olabilir. O’rnegin: “Uchqur eding, qanotingdan qayrilding, yugurik bo’lsang, tuyog’ingdan tayrilding, Biz ovqatdan, Sen sursatdan ayrilding. “Alpamish”);
Surgun - (syurgyun); “Sur” kelimesi tyurkchde hem isim, hem fiil, hem sifat, hem zarf olarak kullanilabilir. Bu kelime bazen farschada da kullanilir. Kelimenin tyurkche farkli anlamlari tashimasi onun tyurkche bir kelime oldugunu kanitlayabilir.
SHimdi diger dillerde “sur” ko’kenli kelimelere dikkat edelim:
Arapcha “cesur” – go’zyu pek, mert, korkmaz demektir. “ce-” “gayet” anlamindadir. Tipki “cevher”in “gevher” kelimesinin pekishtirilmish shekli oldugu gibi;
Cur’et - [Arapcha. – mertlik, cesaret] 1. Tehlike, zorluklardan korkmadan yapilan ish; cesaret.
Sur’at (Arapcha.– hiz, acele).
Ruscha “suroviy”- “sert”, “shiddetli” demektir.
Dolayisiyla tarihin en yunlyu kumandanlarindan  biri olan A.Makedonski’yi durduran, yunanlarin dile getirdigi skif, atamiz Spitamen’in tyurkche adi Sur Han ya da Surberk Han olabilir.
Neden yunanlar Spitamen demishlerdir? Kanaatimce kelime birkach kelimenin birleshmesinden meydana gelmishtir.
“Spitamen” kelimesindeki “p” harfi tyurkche “Alp”tir ve yunanlarin so’yledigi “tamen” de “ataman” olup bunlar isim degil, askeri unvanlardir.
Eskiden “Alp” derken ordularin chatishmasindan o’nce tek tek savasha giren cesur asker anlashilmishtir. “Ataman” da “komutan” demektir.
“Ataman” kelimesi bazi tyurk kavimlerin dilinde korunmushtur. Kipchak ve bicanaklarin evlatlari olan kazaklarda aynen korunmushtur. Azerbaycan’da vilayet hakimine “atabek” denir. Bizde ise “otaliq” sheklindeki unvan vardi.
“Spitamen” kelimesindeki “s” harfinin “Sur” ismini ifade ettigi; gyunyumyuzdeki Semerkant ve Sirderya kiyilarinin o siralarda “Sogdiyana” degil, Surkaniye dendigi ve Spitamen’in yulkesini anlattigini ileri syuren fikir daha mantiklidir.
Aleksander Makedonski hakkindaki son yillarda farkli fikirler ileri syuryulmektedir. Bazilar ona iftiralar atmaktadir. Gyunyumyuzdeki Yunanistan’in ya da Makedonya’nin ekonomik durumunun dyushyuk olmasi onlarin milli kahramanlarini degersizlendirmeye neden olmaktadir.
Oysa bu gibi shahislar dyunyaya chok nadir gelir ve byuyyuk myucadeleler karshiligi yun kazanir. A.Makedonski’ye karshi tyurk shairleri N.Gencevi, A.Nevai ve tacik shairi A.Cami chok sicak bakmishlardir. Onlar A.Makedonski’nin Kur’an’da gechen Iskender oldugunu da tahmin etmishlerdir.
Miladin bashinda, yani gyunyumyuzden 2000 sene o’nce yashamish, kendisi yahudi ama Roma alimi olarak taninan I.Flavi de A.Makedonski hakkinda olumlu bilgiler sunmushtur. Onun bilgilerine go’re Makedonski, dinine sadik ve o do’nemin Tevrat, Zabur gibi kutsal kitaplarin ayetlerini gayet iyi bilen ve bunlara uyan bir insandir.
A.Makedonski usta komutan olmakla beraber yetenekli diplomat ve chok kyultyurlyu (onun hocasi Aristotel oldugunu unutmayalim) bir insandi. O, halklari sadece kilichla degil, co’mertligi ve shefkatiyle de kendine tabi etmishtir. Dara’nin halki ezmeye yo’nelik kurallarini ortadan kaldirmishtir.
A.Makedonski’nin o do’nemde iki askeri yetenege sahip halkin kizlariyla evlenmesinde siyasi amach vardi. Dolayisiyla o, askerleri tarafindan o’ldyuryulen ezeli dyushmani Dara’nin kiziyla evlendi.
A.Makedonski dyunyanin hem batisi, hem dogusunu kendine tabi ettiren Oguz Han’i gayet iyi taniyordu. Dolayisiyla onun evlatlarinin yashadigi, Dara’nin ifadeleriyle “Farslar’in go’sterishli hayatini sevmeyen” tyurklerin Balh (aslinda Baylik) shehrinin hakimi Oksiart’in (Oguzberk) kizi Oksana (Oguzana ya da Aykiz) ile evlendi.
Bunun yani sira tyurk kavimleriyle diplomatik ilishkiler kurdu. Tyurklerin askeri alanda yetenekli olduklarini bildigi ichin 30.000 tyurk oglanini secherek, onlara Makedonca kilich vurma ve mizrak atmayi o’gretmelerini emretti.
Oksiart’in oglunu, yani kayinbiraderini tyurklere kumandan yaparak Hindistan seferine go’tyurdyu.   
SHimdi iki chift so’z Spitamen’in o’lyumyu konusunda. Yunan alimleri onun kesilmish bashini eshinin getirdigini kaydederler. Eger onun adina saygiyla yaklashilirsa A.Makedonski’nin varisi olan Slavk’in, neden Spitamen’in kizi Apana’yla evlenmesini anlayabiliriz.               
Burada atamiz Spitamen’in A.Makedonski’ye karshi kullandigi hile yuzerinde durmak istiyorum. Ama o’nce atamiz SHirak’i hatirlayalim. SHirak, ailesi ichin kendini kurban etmishti. Atamiz Surhan (Spitamen) da ayni hareketi tekrarladigini ispat etmeye chalishayim.
SHimdi size anlatacagim hikaye bunu anlamamiza yardimci olur. XX.yyuzyilin 20’li yillarinda Surhandarya vilayetinde iki dostun savashtan o’nceki go’ryushmesi beni dyushyunceye daldirmishti.
Kongirat ashiretine ait olan bu iki dost Rusya ordusu gelmeden o’nce birbirini taniyordu. Her ikisi de yetenekli nishanciydi. Kaderin yaptigi oyun sonucu onlardan biri silah ve sayica daha saglam olan «kizil» askerler tarafinda, digeri de gyuchsyuz olan yerli halk ve basmacilar tarafindaydi.
Savash sona ermek yuzeredir ve basmacilar yenilmektedir. Basmacilar tarafinda bulunan askerin choluk chocugunu korumasi imkansizdir.
Ishte bu sirada rus askerleri tarafinda bulunan dost, dostuna onun bashini filanca dostu rus komutanina getirirse, ailesini korumak ichin elinden geleni yapacagi yuzere ant icher. Bo’ylece iki dost iki tarafa ayrilir.
Ertesi gyunyu basmacilardan biri komutaninin bashini alip rus komutanina getirir ve esirde bulunan diger askerler saliverilir.
Yunanli tarihchilerin vurguladiklari Spitamen’in kafasini onun eshi getirdigi fikri daha gerchekchidir.
Belki de ailesi ve yulkesini A.Makedonski’den korumak ichin
Iran padishahi Dara da ayni hareketi yapmish olabilir. A.Makedonski, Dara’nin cesedini saygiyla padishahlar mezarina defnettikten sonra onun kiziyla evlenir. A.Makedonski, dyushmani, daha sonra da kayin pederi olan Spitamen’in o’cyunyu almak ichin Bess’i cezalandirmak ister. Bazi kaynaklarda Bess’in Spitamen tarafindan getirildigi so’ylenir. Mantiga go’re A.Makedonski’nin Bess’in o’lyumyunden sonra geri do’nmesi gerekiyordu.
Ama bo’yle olmadi. Byuyyuk politikaci olan A.Makedonski tyurklerin kralichesi, Baktriya (Balh) hakimi Oguzberk’in kizi Aykiz’la evlendi. Tyurkler ve farslardan ibaret ayri alaylar hazirladi. Kayinbiraderini alayin kumandani tayin etti. Fakat onun dyunyayi eline gechirme istegi tekrar alevlendi ve Surhan yulkesini zaptetmek ichin Amuderya’yi gechmeye bashladi.
Surhan yulkesinin bashkenti Semizkent’i ele gechirdi. Surhan az sayili ordusuyla ona karshi koymaya chalishti. Surhan fazla ileri gidemedi. CHyunkyu A.Makedonski’nin tyurklerin damadi olmasiyla tyurkler de ikiye ayrilmishlardi. A.Makedonski’nin ordusunda da tyurkler vardi.
Belki de amcazadesi, A.Makedonski ordusunun komutani, Oksiart’in oglu, A.Makedosnki’nin kayinbiraderi ile anlasharak yukarida andigimiz asker gibi yapmish ve kafasinin eshi tarafindan go’tyuryulmesini emretmish olabilir (chyunkyu eger erkek kishi go’tyuryurse Bess’in kafasini go’tyuren adam gibi katledilebilirdi). Surhan’in o’lyumyunden sonra A.Makedonski, skiflerin yulkesine artik sefer yapmaz.
Bu noktada yunanlarin andigi diger bir isim yuzerinde duralim. Bu, Dara’nin kumandani Bess’tir. Bana go’re bu isim degildir ve askeri unvandir. Kelimenin asil shekli “bos”tur. “Bos” savashin halledici noktasinda saldiriya gechen gurubun kumandanidir. 20.yyuzyildaki “basmaci” terimi de o do’nemden ses verebilir.          
Surhan’in (Spitamen) yaptigi bu hile ve mertlik A.Amakedonski’nin o’lyumyunden sonra achiga chikar. Yerli halk arasinda farslarin ordusunu yenilgiye ugratan SHirak gibi kahraman olur.
A.Makedonski’den sonra Orta Asya’yi yo’neten yunan komutani Slavk da siyasi tedbir alarak Surhan’in kizi Apana’yla evlenir. Surlarin kuvvetine dayanarak A.Makedonski’nin imparatorlugunu korumush olmasi da mantiklidir. Slavk ele gechirdigi topraklari kaynpederinin adina Suriye demish olabilir. Dilimizde erkekler ichin kullanilan “Surat” adi “sur” ve “ata” kelimelerinden olushmushtur.
Dolayisiyla gyunyumyuzdeki Sirderya’nin aslinda “Surderya” olmasi mantiklidir. Spitamen’in cesareti dyunyaya yayilmish, onun adi efsaneleshtirilmish olabilir. Belki de bu yyuzden ko’kyu “sur” olan kelimeler birchok dilde alicenaplik ve mertlik anlamlarini ifade eder.
O’rnegin, Ingilizlerde “Sir”, “Ritsar”; Almanlarda “Ritsar”, fransizlarda “Sir”, Ruslarda “Sar”, farslarda “Zor”, “sar”, “sarkarda”; Araplarda “cesur”, “syurat”, “cyuret” – byutyun bunlar tyurkche Surhan, yunanca da “Spitamen” kelimesinden alinmish olabilir. Azerbaycan’da “Surahan” yer adi var.  Letonya’da Satkunay, Suryu yer adlari; Rusya’nin Omsk vilayetinde de Sargatskoye yer adi; Penza vilayetinde Sura adi vardir.
Tyurkche birleshik kelimelerde bazen kelimeler yer degishtirirler. O’rnegin, Boysari – Sariboy; Boyqora-Qoraboy, Sherali-Alisher; Bektemir-Temirbek; Jonqobil-Qobiljon; Gulchechak-Chechakgul, Oysar-Saroy, Oypari-Parioy ve s. Avrupa dillerinde de bu durum so’z konusudur. O’rnegin, Moldova halk kahramani “Kantemir” bizim “Temirhan”dir. Ayni shekilde Almanca “Getman” bizim dilimizdeki “Mangit”tir.
“Getman” kelimesinin “Mangit” oldugunu boshuna so’ylemiyorum. Arap ve fars dillerinde “Rum Kayseri” ifadesi var. Rum – eski Bizans’in tyurkche adidir. Kayser de padishah demektir. Bu kelime Avrupa’nin bazi dillerinde “Kayser” sheklinde kullanilir. Bu kelimenin ortaya chikmasi almanca “Kansler” (“Kaan” – kishi ismidir. O’rnegin alman futbolcusu Oliver Kaan) kelimesiyle bagli olmali. Kansler de aslinda Kaansur, yani Surhan’in tersi degil midir?
Ben yukarida “sir” kelimesinin “sur”dan alindigini boshuna so’ylemedim. CHyunkyu Ingiltere’de gyunyumyuzde de Sureu Kontlugu vardir. Dyunyada Ingilizler kadar geleneklerine bagli halk yoktur. Dolayisiyla yunanlarin dedigi Spitamen’i Surhan derken bence yanilmiyorum.
Altin Orda’nin bashkenti Saray Batu, Saray Berka; Hazar Denizi’nin vaktiyle Saray denmesi; Ingiltere’deki Sureu Kontlugu; Bosna bashkenti Saraeva; Rusya’daki Saratov’un “Sur-o’tov”, Srugod, Surgut, Saransk (Udmurt’un bashkenti), Sarapul, Orta CHaglar Rusya’daki Sargrad, Sarisin ve bashka yer adlari “Surhan” kelimenin ne kadar byuyyuk cografyaya yayildigini go’sterir.
Bo’ylece A.Makedonski ile mertche savashan Spitamen’in asil tyurkche adi Surhan Alp Ataman’dir.
SURHAN’LA ILGILI ISIMLER

Peki, Oguz Han’in torunu, gyunyumyuzden 4700 sene o’nce yashamish Surhan’in evlatlari shimdi var midir? Varsa onlar kimlerdir?
Surhan’in evlatlari vardir. Bu kelime gyunyumyuzde biraz farkli telaffuz edilir.
“Sur” kelimesi sonradan yerini “Sari” kelimesine devrettigini kaydetmishtik. “Sari” – sechilmish, en gyuzel demektir.
O’zbek Dilinin Achiklamali So’zlyugyu’nde yer alanlara dikkat edelim:
Sari – en iyi, sechilmish. [Ko’roglu] G’irko’kka qamchi berib, ajdahoga ko’ndalang bo’lib, sari yoy bilan otib, qilich bilan chopib tashlab, katta Mastonni bir o’limdan ayirib yuborgan joyi bor edi. “Xushkeldi”.
Heradot’un eserinde Massagetler’in yaninda Sarangi kabilesi de hatirlanir. O’rnegin, “Tarih” eserinin III.kitap 117.sayfasinda shu so’zleri okuruz:
“Asya’da sira daglarla chevrili dyuz bir yer var. Bu sira dagin besh deresi var. Harezmi, Girkan, Parpi, Sarangi, Famanay halklarinin sinirinda yerleshmishtir...”
Dikkat ettiyseniz Heradot Parpi ve Sarangi kabilesinin komshu oldugunu so’ylemektedir. Gyunyumyuzdeki tyurkmenlerde de Sari kabilesi var. Sari adini alan kabile o’zbeklerde, kazaklarda ve kirgizlarda da vardir.
O zaman “Alpamish” destaninda Barchin’in babasi Baysari “varlikli insanlarin en iyisi”, Alpamish’in babasi Baybo’ri’nin de “varlikli insanlari en cesuru” anlamini verdigi fikri dogrulanmaktadir.
SHimdi “sar” kelimesiyle ilgili Milli Ansiklopedi’de yer alan kelimelere dikkat edelim:
Sarvaksoy (Sardak, Mishik) —  Namangan vilayetinin batisinda bulunan chay adi.
Sarvontepa — ilk demir do’nemine ait bir anit. Andican vilayetinin kuzeybatisinda, Eski SHehir’in Tutzor ve Sucaat sokaklarinin kesishtigi noktada yerleshmishtir. Ilk olarak XX.yyuzyilin 50’li yillarinda kayda gechmishtir. 702 yilinda ise kyuchyuk arkeolojik kazi ishleri gerchekleshtirilmish ve anitin V-VIII. yyuzyila ait oldugu tespit edilmishtir. 2001 yilinda arkeologlar Sarvontepa’nin o kadar byuyyuk olmayan, 30x20 m byuyyuklyukteki korunmush kisminda kazi ishlerini gerchekleshtirdiler (Matbabayev B.H.). Sonuchta shimdiki shehir sokaklarinin kesishtigi noktadan 3-4 m derinlikte iyi korunmush eski kyultyur izleri bulundu. Burada milattan o’nceki 6—4.yyuzyillar ait chichek resmi yapilmish cho’mlekler ve tashtan yapilmish eshyalar bulundu. Arkeolojik arashtirmalara go’re Sarvontepa’nin meydani eskiden byuyyuktyu. Tespitlere go’re shu andaki meydani 1 hektardir. Sarvontepa ilk demir do’nemine (M.O’. 6,4.yyuzyillar) aittir ve ilimde ilk bulunan Eylaton Kyultyuryu mecmuasina aittir. Sarvontepa’nin arashtirilmasi vadi tarihi ichin chok o’nemlidir. Bunun ilk nedeni Fergana vadisindeki eski shehirlerin bulundugu bo’lgede (o’zellikle Andican topraklarinda) 2400—2600 senelik arkeolojik mecmuanin bulunmasidir. Bu bulgu Andican tarihinin daha eski oldugunu kanitlar. CHyunkyu Sarvontepa bu kanalin kiyisinda yerleshmishtir ve kushkusuz onun suyundan yararlanilmishtir. Ayrica, Andican shehrinin ilk yerinin Sarvontepa oldugu tahmin edilebilir. Orta chaglarda shehir kalesi ve shehristaninin tam bu noktada yerleshmish olmasi boshuna degildir.
Sarahs-Serahs — Tyurkmenistan’in Tacan vadisinde yerleshmish bir kasabadir: 10,2 bin kishili nyufusu vardir (1991). Burada halicilik ve b. gelishmishtir. Eski Sarahs shehrinin harabesi M.O’. 1.bin yilliklara aittir. X.yyuzyilda Sarahs’i shehir harabelerinden meydan ayirmishtir. Islamiyetten o’nceki Sarahs meydani hakkinda herhangi bir bilgi korunmamishtir. Arap Hilafeti’nin ilk yillarinda Sarahs, Marv shehrinden iki katina kyuchyuktyu. Arap tarihchisi Yakubi’ye go’re, Sarahs’ta kanal ve cheshmeler yoktu. Nufyus kuyudan su ichiyordu. Diger kaynaklarda ise burada kanalin bulundugu, onun barajinin shehirden 2 farsah (14-16 km) uzakta oldugu kaydedilmishtir. Maksudi’ye go’re kanal shehrin ortasindan gechmishtir. SHehrin gelishmish olmasi onun ticaret yolunda yerleshmish olmasiyla achiklanabilir. Nishapur’dan Herat ve Merv’e giden yol Sarahs’ta kesishmektedir. Dolayisiyla Sarahs askeri (Hafizi Abru Sarahs’a “Gyuchlyu kale” demishtir) ve sanayi (Yakut Hamevi’ye go’re, Sarahs’in yazma ve sariklari gyuzeldir) achidan gelishmish bir shehirdir.
Sarazm — Zerafshan vadisinin Eneolit ve ilk Pirinch chagina ait arkeolojik anitidir. Onun temelinde daha sonra Sarazm ko’yyu meydana gelmishtir. Sarazm, Zerafshan Deryasi’nin daglar arasindan vadiye chikish noktasinda Ayimko’l’yun yaninda yerleshmishtir. Sogdshinas alim V.À.Livshis’e go’re “Sarazm” Sogdca “Sarizemin”, yani “karanin bashlangich noktasi”, “vahanin bashlangich noktasi” demektir. Anit yassi tepecikler sheklinde 100 hektar meydaha sahiptir. Burada 1976 yilinda arashtirmalar gerchekleshtirildi. Arkeolojik arashtirmalar sonucunda Sarazm’in Zerafshan vadisinin en eski tarim bo’lgesi oldugu tespit edildi. Burada hayat, Eneolit chaginin gelishmish do’neminden Pirinch chagina kadar (yaklashik 1,5 bin sene) devam etmishtir.
Sargodha, Sargoda – Pakistan’in kuzey batisinda bulunan shehir. Pancap vilayeti, Calam Kanali’nin eteginde yerleshmishtir.
Sargon II — Asur padishahi (M.O’. 722—705). (Belki de onun adi Sarhon’di – E.SH.) V. Salamansar’in tahtindan devrilmesiyle iktidara gelmishtir. Onun politikasi kahinlerin, Asur ve Babil shehirlerinin menfaatlerini askeri kesimle bir araya getirmeye yo’nelikti. Israil (722) ve Suriye’yi ele gechirmish (Karhemish’in alinmasi,  717); 714 yilinda Urartu padishahi I. Rusa’yi maglup etmish, Kyuchyuk Asya yarimadasinn dogusundaki ve Midya’daki birkach vilayeti; 710—709 yillarinda da Babil’i fethetmishtir.
Sard dili — Roman dillerinden biridir. Sardinya adasi ve bu adaya yakin adaya yayilmishtir. 1,5 milyondan fazla kishinin konushtugu dildir. 11—14.yyuzyillarda Sardinya’nin resmi dilidir. XX.yyuzyilda ise sadece konushma, basim ve shiir dili olarak kullanilmishtir (bu dilde sanatsal eser yazilmish degildir). Sard dili en eski Roman dillerinden biridir ve Italyanca’nin gyuney agizlarina daha yakindir. Birkach lehchesi vardir. Fonetik ve morfolojik achidan diger Roman dillerinden ayricalik tashir. Leksik achidan katalan, ispanyol ve italyan dillerinin etkisi byuyyuktyur. Sard dil edebi dil kurallarina uymaz. Yazisi Latin alfabesine dayanir. Bu dilde yazilmish ilk metinler XI.yyuzyila aittir.
Sardi (Tyurkiye’dedir. Gyunyumyuzdeki Sart ko’yyu) — Eski bir shehir. Lidya devletinin bashkenti olmushtur (M.O’. VII.yyuzyilin ilk yillarindan —546 yilina kadar). Padishah Krez do’neminde zirve noktasina ulashmishtir. 546 yilinda Ahamaniler tarafindan ele gechirilir. 1402 yilinda da Amir Timur’un devleti altina girer. Arkeolojik arashtirmalar (XX.yyuzyil) sonucunda Artemis Kilisesi ve Nekropol bulunmushtur. Eski yazilari (Midya dilinde) vardir.
Sardinya Kralligi (Pemont) — Italya topraklarindaki devlet (1720—1861). Savoya Dyukaligina Sardinya adasinin eklenmesiyle meydana gelmishtir. Sardinya Kralligi Savoya hanedani tarafindan yo’netilmishtir. Parchalanmish
Italya’nin XIX.yyuzyilda yeniden birleshtirilmesi Sardinya Kralligi temelinde gerchekleshtirilmishtir.
Heradot’un dile getirmedigi, fakat ondan sonraki yunan ve Roma alimleri; XVIII-XIX.yyuzyilda da Avrupa alimleri tarafindan kullanilan “Sarmat” kelimesindeki “sar” farscha ko’k myudyur yoksa tyurkche ko’k  (sari) myudyur?
Tyurk halklarinda Sarman, Sarahan, Saribay, Saribek, Baysari isimleri; ruslarda ise Saruhan ismi var.
Sarkor, Sardor, Sarosima, sarsari, saranjom, sarishta gibi ko’keni farscha oldugu sanilan kelimeler vardir.
Sovyet do’neminde tarih derslerinde “Sarbadarlar Isyani” hakkinda okurken “Sarbadar”in “sar-ba-dar”, yani “bashini dara vermeye hazir kishi” olarak okumushtuk. Disharidan bakildiginda kelimeden vatanperverlik havasi hissedilir.
Fakat hangi lider bashinin dara girecegini bile bile savasha atilir ve bashkalarini da peshinden go’tyuryur. Genelde askeri sloganlar “Baskincilara o’lyum!”, “Fashistler kahrolsun!” sheklindeki ifadelerden olushur. Burada “sar” kelimesini “kafa” olarak degil, tyurkche “askeri kishi” olarak kabul etmek mantikli olur.
Bagimsizliktan sonra tarihchilerimiz “Sarbador” kelimesinin farkli yorumunu yapmishlardir. O’rnegin, O’zbekistan Milli Ansiklopedisi’nde sho’yle denir:
Sarbador- Mogollar zulmyune karshi ayaklanan isyan katilimcisi. Isyana toplumun her kesiminden (chiftchiler, aydinlar, kyuchyuk yer sahipleri, fakirler) insan katilmishtir. 1337 yilinda Sabzavar vezirinin (hakiminin) yegeni, Bashtin ko’yyune gelip ahaliden sharap ve gyuzel kizlar vermesini talep eder. Bunun yuzerine onu tutuklayip o’ldyuryurler ve sabaha dogru Bashtin ko’yyunyun meydanina onun takkesi ve sarigini asarlar. Takke ve sariga tash ve kurshun atarak da her zalimin hali bo’yle olacagini belirtirler. Intikamcilar kendilerine “Sarbador” adini verirler. Hemen orada 700 kishi ant icher. Hanin yolladigi askerleri maglup ederek Sabzavar’i ele gechirirler. Sarbadarlar Devleti 50 sene ayakta kalir... Semerkant’ta (1365—66) ve Kerman’da (1373—74) Sarbadarlar isyani gerchekleshtirilmishtir.
Gerchekten de dogru! “Sar+ba+dar” kelimesinin anlami “sari dara asin” demektir. Fakat burada “sar” farscha “bash” demek midir? O zaman tyurk ordusunun, o’zellikle de Hive ve Buhara ordusunun askerlerine neden “sarboz” denmishtir? Eger “sar”in farscha bir kelime oldugunu kabul edersek “sarboz” “bash-oyun” mu demek olur?.
Eskiden tyurk kabileleri (Kerayit, Teke, CHinas (S.Kariyev’e go’re “chin” – “kurt”, “-s” ise chokluk ekidir.), Kushchi, Lachin) hayvanlarin adi verilmishtir ya da kabilelerin o’zel damgalari vardi. O’rnegin, “boga” kelimesinin “gyuchlyu”, “pehlivan” anlamlarini tashidigini yukarida kaydetmishtik. “Boga” isimli hanlar da vardi. “Boga” daha sonra da “Bo’ke”, “komutan” ve “binbashi” olmush olabilir. CHyunkyu “teke”, yani erkek kechiye “Sarka” denir. “Boga”nin anlami “komutan” ise “sarka”nin anlami “asker” olabilir.
Kariyev’in belirttigine go’re “sar”in “savashchi” anlamini tashidigini kanitlayan bir kelime daha vardir. Bu da dilimizdeki “sarichapan” kelimesidir.
Sarichapan – Beshagach’ta bulunan mahalle adi. Ehlileshtirilmish av kushlarindan birinin adi “sar”, “sarisar”, “saricha”dir. “Saricha”si olanlara “sarichaban” denmishtir. Kelime sonradan “sarichapan” sheklini almishtir.
Dolayisiyla “Baysari” kelimesindeki “sechilmish”, “Tanri’nin seveni” anlamlarini tashiyan “sari” kelimesinin daha sonra “savashchi”, “asker” anlamini tashimish olmasi daha mantiklidir. 
Farslarin kullandiklari “surhi” kelimesi sonradan tyurk ordusunun kirmizi renk elbise giydigini belirtir. CHyunkyu eskiden tyurkler, kani kutsal sayarlar ve onu Tanri’yla ilishki vasitasi bilirlerdi. Gyunyumyuzdeki “han” kelimesi de aslinda “Kaan” – yani “Tanri’ya ait shahis”, “sultan” demektir. Dolayisiyla “kan” rengi olan kirmizinin degeri yyuksektir. Eskiden “kizil” derken “altin” anlami da anlashiliyordu. Daha sonra Iranli tyurklerin ordusu da “Kizilbashlar” adini almishtir.
Dilimizde tacikche olan “sarishta” kelimesi de var. Bu kelime gyunyumyuzde “temiz”, “titiz” anlamlarini ifade eder. Kelimenin “yok etmek” anlami da vardir.    
“Saranjom” kelimesinin diger anlami da “son”, “bitim” demektir. “Saranjom-sarishta” ifadesinde ise “eshyalari ortadan kaldirma” anlami ortaya chikar. Farscha “serseri” kelimesi “herhangi bir ishle ilgilenmeyen, aylak aylak gezen” kishiyi anlatir. Bu kelime “faydali ish yapmayan, oyun go’steren askerler, gyunyumyuzdeki “sporcu” kelimesine benzer anlam tashimish olabilir.” Ingilizce “sport” kelimesinin anlami “eglence” demektir.
Aslinda “sarishta” kelimesi tyurkche “ishpara”, “farish” kelimeleri gibi “sarish”, “sar-ortak”, “dost” anlamlarini ifade etmish olmali.
Farscha bir kelime olan “sarosima” (korkunch durum, tehlike) kelimesinin etimolojisi de chok ilginchtir. “Sar” – bash, “asim” – Arapcha “korunmush, muhafaza edinmish”tir. Aslinda ise kelimenin anlami “sarlar tarafindan kushatilmish yer”, yani “tehlikeli yer” demektir.
“Sarkor” kelimesi “yo’netici” demektir. Bu kelime ilk siralarda savashtan sonra yapilacak ishlere bakan makam sahibini anlatmish olmali. Yani kelime “komutan” anlamini tashimamishtir.
SHimdi gyunyumyuzde “komutan” anlamini tashiyan “sarkarda” kelimesine gelelim. “Karda” fiili “yapmak”, “kilmak” demektir. Yani kelime kelime chevirecek olursak “bash yapici” demek olup yukarida dile getirdigimiz “sarishta” kelimesiyle ayni anlami tashimaktadir. O zaman bu kelime askeri o’zellige sahip olmayip barish do’neminde kullanilan “sarkor” kelimesinin pekishtirilmish shekli olur.
Tyurkche “sur” kelimesiyle ilgili kelimelerin byuyyuk kisminin askeri terimler oldugunu go’rdyuk. SHimdi “aksari” kelimesi yuzerinde duralim. Kelimenin dilimizdeki anlami shudur:   
Aksari – 1. Aksar S. III. shahis iyelik shekli. O’quvchilarning aksari.
2 Zarf. CHogu zaman. Sohilda kuchli shamol turgan vaqti ham ko’p, biroq bunday shamollar aksari kechalari bo’ladi. A.Rahmet, “Varrakchi chol”.
Aksariyat – CHogunluk, chok. Maryam timsoli o’ziga xos talqini va ijrosi bilan aksariyat tomoshabinlarda zo’r qiziqish uyg’otdi. (Gazete metni). Eng quvonchlisi, do’kondagi aksariyat mahsulotlar shu yerning o’zida tayyorlanmoqda. (Gazete metni).
Kelimenin etimolojisi de aslinda “aksari” olmali. Bu kelime tyurklerin byuyyuk ordusu olabilir ya da askerlerin elbisesi ak ve sari renkten ibaretti veyahut kelime “Aksari” kabilesiyle ilgilidir.
CHyunkyu dilimizde “surra” askeri elbiseyi; “surp” kumashi, “surpa” ise o’kyuz derisinden yapilmish, arabada ayri bir yerde korunan torbayi anlatmishtir.
SHimdi bu kelimelerin Fars ve Rus dillerine gechish dinamigini inceleyelim.
Sar+po, sar+upo – “elbise”, “kiyafet”. Sar+anjom – “Sar’a ait eshyalar (askeri eshyalar).”
Ruscha “sarafan” kelimesi erkeklerin yust kiyafeti anlamini verir.
“Sar”, “sari” kelimeleri tyurk ordusunun sechkin askerlerini anlatmishtir ya da tyurklerin Sari kabilesi ordunun o’nemli kismini olushturmush olabilir. “Sarhad” ise “sinir” demektir.
O’zbek agizlarinda “sariq” kelimesi “sori”, “sari” sheklinde telaffuz edilir. “Sari” kabilesinin o’zbek, kazak, tyurkmen, karakalpak, kirgiz halklarinda bulundugunu biliyoruz. Avrupali alimlerin kaydettigi gibi “Sarmat” kelimesindeki “sar” bu kelimeden alinmishtir. O zaman onlara “sari adamlar” demektense “nurlu adamlar” demek daha dogru olur.
Abulgazi’nin yukarida andigimiz Alankuva’nin “nurlu kishi”den buldugu oglu hakkindaki so’zyunyu hatirlayalim:
–Alankuva ucham er ogul tapdi...Uchlanchisining ati Budanjir Munkak. Ani han ko’terdiler... Bu yuch oglandan bolgan ellerga barchasina Nirun derler. Aning manasi aru tuhum temek bolur. Nechuk kim mogulning zomina nurdan boldi dey tururlar. (Abulgazi. “SHecere-i Tyurk” Ò.-1992, “CHolpan” Yayinevi, s.45).
Eger Abulgazi’nin dedigi Ari’nin tohumunu bal olarak kabul edersek “sari” (ari-sari) “bal”in eski adi olabilir. Balin rengi nurun rengiyle aynidir.
“Sari” kelimesini “sechilmish” anlaminda kabul etmek lazim. Bu kelimeyi gyunyumyuzdeki “ilerici” ya da “muhafiz” birligi mensubu demek mantikli olur. “Sari” kelimesine farscha “boz” ekinin eklenmesini sho’yle achiklayabiliriz. Ordunun o’nemli parchasi olan Sarilar’in barish do’neminde dyuzenledikleri askeri yarishma ve oyunlarin katilimcilarinaa “sari-baz” – “askeri oyuncu” dendigini tahmin edebiliriz.
Dolayisiyla farscha “lider” anlamini tashiyan “sar” kelimesi tyurkche “sur” ya da “sara” (sechilmish) veyahut “sari” (nurlu) kelimeleri vasitasiyla farscha’ya gechmish olabilir.
“Sar” kelimesinin fars ve tyurk dillerinde farkli anlam tashidiklarini yukarida go’rmyushtyuk. Ayni durum tyurk halklari ichin de so’z konusudur. O’rnegin, Tashkent’te kullanilan “pashsha” (sinek) uygurca “chivin” (sivrisinek) demektir. YUlkemizin gyuney illerinde, o’zellikle Kashkaderya, Surhanderya, Semerkant’ta bu kelimeler uygurcada oldugu gibidir.
Ayni duruma Avrupa dillerinde de rastlayabiliriz. O’rnegin: “ko’cha” (sokak) Ingilizlerde “street”, Italyalilar’da “strada”, almanca “Stra;e” sheklindedir.
“Sari” kelimesi Avrupa’da latince glossarium (eski) kelimelerde de vardir. Ayrica, hem latince, hem fransizca “komissarius” (komser); slavyanca “sar” (padishah) kelimelerinin ko’keni korunmushtur.
Dolayisiyla “sarmat” da tyurkche bir kelimedir. Yani “sarman” (“Sarlara ait kishi”) kelimesindeki son yunsyuzyun “t”ye do’nyushtyuryulmesiyle “sarmat” (“Sarlarin saglami”) shekli ortaya chikmishtir. 
Kisacasi, sarmatlar – oguzlar, yani skiflerdir. Avrupa’ya slavkiler vasitasiyla daha sonra gechmishlerdir. Dolayisiyla Heradot’un yashadigi do’nemde Asya’da bulunan sarmatlara  “Saranglar” denmishtir. 
O’zbeklerde iki kabilenin birleshmesi durumu gyunyumyuzde de vardir. O’rnegin, Kongiratsaray, Naymansaray, Kipchaksaray, Macersaray ve s. Dolayisiyla gyunyumyuzdeki Saray ashiretinin Oguz Han evlatlari olan “Sur” ya da “Sari” ve “Ay” larin birleshiminden meydana gelerek ilk o’nce  “Suray” ya da “Sariay” oldugunu ve daha sonradan “Saray” sheklini aldigini tahmin edebiriz. Hazar Denizi’nin eski adi da Saray’di. Saray kabilesi diger tyurk halklarinda da vardir.
Icherisinde Ayhan evlatlari bulunan Saraylar da sonradan kendi arasinda parchalanmishtir. O’rnegin, Astsaray, Tagsaray, Karasaray, Ortasaray, CHinsaray, Yakkasaray ve s. Saray kabilesinin alt guruplara ayrilmasi, onlarin bazilarinin kendilerini Oguz Han’in babasi Ay Han’dan, bazilarinin da Oguz Han’in oglu Ay Han’dan meydana geldiklerini iddia etmelerine de dayanmish olabilir.
KO’KYUNDEN UZAKLASHMISH BAZI KELIMELER

O’nce yunanlarin dile getirdikleri “Baktriya” kelimesi yuzerinde duralim. Roma tarihchisi Pompey Trog’un so’zlerine dikkat edelim:
“Ilk bashta skifler kudretleri kadar yunlyuydyuler. Onlar Parfiya ve Baktriya devletlerini, kadinlari ise Amazonalar Padishahligini kurdular. Skifler her zaman en eski halk olarak kabul edilir. Kadimlikte onlar misirlilarla boy o’lchyushebilirler.” (Pompey Trog “Filipinlilerin Tarihi” II,1).
Baktriya devleti derken yunanlar Kushan Imparatorlugu’nun bashkenti olan Balh’i kastetmishlerdir. Peki, “Balh” kelimesinin anlami nedir? O’zbekistan’in yer adlarina ait kitapta sho’yle denir:
Balhi – tyurklerin Kenegas, Kutchi, Saray kabileleri; Tyurkmenlerin Ersari ashireti terkibinde Balhi (Balki) ashireti kaydedilmishtir. Balh shehri Kushan Imparatorlugu’nun bashkentidir.
O’zbekistan Milli Ansiklopedisinde Kushan Imparatorlugu hakkindaki bilgilere tekrar bakalim:
Kushan Devleti – o’zbek devletchiligindeki en eski devlettir... “Kushan” terimi kabile adi olabilir. Ilk olarak M.O’. I.yyuzyilin sonu — miladin I.yyuzyili bashlarinda hyukmeden padishah Geray’in (tercyume ruschaya aittir, dolayisiyla bu kelime aslinda Giray’dir ve gyunyumyuz tyurklerinde vardir – E.SH.) darbettigi maden paralarda kullanilmishtir...
SHimdi Balh ve Kushan kelimelerinin etimolojisine bakalim.
“Baktriya” ve “Kushan” kelimeleri eski do’nem Yunanli, Romali, Israilli ve CHinli tarihchilerin eserlerinde kullanilmishtir. Baktriya – Baktrlarin yashadigi yer demektir. Baktrlar, halk, kabile ya da kishi guruplaridir.
Bu kelimenin tyurkche shekli “balik” olabilir. Eskiden Pekin shehrinin adinin “Hanbalik” oldugunu biliyoruz. Eski tyurkchede “balik” kelimesi “shehir” anlamini tashimishtir. Suda bulunan “balik”la shehrin ne alakasi var, diyebilirsiniz. Hayir, hich alaksi yok. Tyurk mentalitesine dayanilirsa kelimenin “boy” ve “liq”   kelimesinin birleshiminden olushtugunu anlayabiliriz. Yani “zenginleri chok” ya da “serveti chok” demek olur. Serveti chok go’l “Boyko’l”, serveti chok chay “Boysoy”, kabilesi zengin yer “Boyovul”, varlikli avullari chok yer “Boyovut” oldugunu tarihten biliyoruz. Bo’yle adlandirma tyurklere o’zgyu bir durumdur.
Eskiden varlikli insanlarinin ve servetinin chok oldugu shehirlere “Boykent”, “Semizkent”, “Boyliq” gibi adlarin verilmishtir ve bu kelimeler esh anlamlidir. Kashkaderya vilayetinin Dehkanabad ilchesinde “Beliboyli” yer adi var. Bu kelimenin “Beri-bay-lik”, yani Amuderya’nin berisindeki kent oldugunu tahmin edebiliriz.
“Lik” kelimesine gelelim. Bu kelime de yer adlari ichin kullanilmishtir. O’rnegin, “Bostanlik”, “Koylik”, “Hocalik”, “Tashlik”, “Altinlik”, “Agalik”, “Saylik”, “Arpalik” ve s. 
Zamanla yukarida dile getirdigimiz “Baykent”, “Semizkent”, “Baylik” adlarinin shekli degishmish ve onlarin gyunyumyuzdeki shekli “Paykent”, “Semerkant”, “Balh”tir.
Dolayisiyla eski do’nem yunan ve Romali alimler Balh’a “Baktriya”, yani “zenginlerin vatani” demishtir. Slavyan dillerinde bu tyur tyurkche ko’kenli kelimeler Bohemia (zenginlerin vatani) sheklindedir. M.O’. XIII.yyuzyilda cheklerin bashkentine karshi kullanilmishtir. Ayni anlam almanca Bavariya (lat. Bai (u) varii — zenginlerin yulkesi) kelimesinde vardir.
P.Zahidov’un “Kushan” kelimesi ichin so’yledikleri dikkate degerdir.
Kushanlar – Efsanevi alplerin yulkesi; halki cengaver, hoshgo’ryulyu, kyultyurlyudyur. CHok achidan gyunyumyuzde de sorunlar dyugyumyune do’nyushen Kushan Devleti hakkinda tarih kitaplarinda chok bilgi sunulmushtur. Merkezi Asya tarihinin bildigi devletlerin en eskisidir. Do’nem achisindan en uzun yashayani (Miladin I-IV.yyuzyillari) Kushan devletidir. Do’neminde Kushan Devletinin sinirlari Dogu’da CHin; Bati’da Hazar Denizi, Gyuney’de Hindistan ve Kuzey’de Aral Go’lyu’ne kadar olan topraklari kafFars ve tyurk halklarinin kaynashtigi yerde meydana gelen bu devlet kisa syurede gelisherek dyunyaca yun kazandi.
Kushanlar’in tarihi alimler tarafindan yaklashik iki yyuzyildir arashtirilmaktadir. Farkli tahmin ve incelemelerle dolu eserler yayimlanmaktadir. Kushanlar’in ko’keni, tyurklerle ilishkisi gibi meselelere shimdiye kadar achiklik kazandirilmamishtir ya da onlar tamamen yanlish yo’nde halledilmishtir. Meselenin bazi yo’nlerine dikkat edelim.
CHin kaynaklarinda kaydedildigine go’re, Dogu’dan gelen Yuechji (CHince telaffuz) adli kavim Dahya-Baktriya-Taharistan’da besh hanligi (Hyumi, SHuanmi, Guyshuan, Heytun ve Gaofu) kendine tabi ederek byuyyuk devlet kurdu. Bu besh hanligin yerel adinin ne oldugu bilinmemektedir. Sadece Guyshuan’in Kushan’a do’nyushtyugyu tahmin edilir.
Yaklashik yuch yyuzyil sonra Yuechjilerden biri gyuch kazanarak ordulari birleshtirir ve gyuchlyu devlet kurar. Bu konuda CHin kaynaklarinda chok o’nemli bilgiler vardir: “Yaklashik yyuzyil sonra Guyshuan hakimi Kioszyukyu diger do’rt hakimi kendine tabi ederek kendini Guyshuan padishahi ilan etti. Daha sonra Ansi (Parfiya) ile savashi bashlatti. Gaafu teslim oldu. Pudu ve Gibin elde edildi. Kioszyukyu, 80 seneden fazla yasham syurdyu. Onun vefatindan sonra oglu Yangaochjen tahti devraldi ve Hindistan’i fethederek onun yo’netimini komutanlarindan birine verdi. Bu do’nemden itibaren Yuechjiler gyuchlyu ve zengin halka do’nyushtyu. Komshu devletler ona Guyshuan padishahi (hani) derlerdi. Fakat CHin sarayinda evvelki adiyla byuyyuk Yuechji vardi.” (Bechurin II, s.227-228).
Guyshuan’in, yunan harfleriyle “Kushan”in aslinda ne shekilde oldugu belli degildir. Guyshuan-Kushan, padishahin adi midir yoksa unvan adi midir ya da hanedan adi midir? Bu konudaki bilimsel tartishmalarin devam ettigini dikkate alarak tamamen farkli varyanti-tahmini dile getirelim.
Yunanli tarihchi Amion Marsellin’e go’re, 346/47 yillarinda Sasanli II.SHapur devletinin dogu sinirlarinda Hionitlar Yevsenler (ya da Yeysenler) tehlike dogurmaya bashlarlar. Hionitlerin aslinda tyurk Hiyan-Kiyan, Hiyat-Kiyat kavimleri oldugu ve onlarin komshulari Yevih-Yeysenler de bashka kavim adidir, fikri akla gelir. SHarkshinas bilgin M.Markvart, yunan yazisindaki ilk hafi degishtirerek “Kusen” sheklinde okumayi teklif eder. Bunun sonucunda ise yevsen-kusen-kushan  ortaya chikar. Marsellin’in haberinde  Hasnit ve Yevsenler’in  “Hionit ve Kushanlar” oldugu kabul edilmishtir. Bashka bir ifadeyle Hionitler’in Kushanlar’la birlikte Iran’i tehlikeye soktugu bellidir.
Disharidan bakildiginda “Kushan”in “Yevsen”e, “Yevsen”in de “Kushan”a do’nyushmyush olmasi yanlish gibi go’zyukyur. Fakat M.Markvart bir adim daha yapmadigi ichin Yevsen’in sirri achilmadan kalmishtir. Fikrimize devam ederdek tyurk Hionit-Kiyanitlerinin komshularinin Yevsen-Kushanlar olduklari anlashilir. Tarihte tyurklerin Orta Asya’ya VIII.yyuzyilda geldikleri fikri yogundur. Dolayisiyla M.Markvert Yevsenlerin tyurk kavmi olduklari fikrini reddetmishtir.
Aksi takdirde alim tyurk tarihinde Yevsen adini hatirlatan Usun-Uyshun kabilesinin oldugunu bilmish olmaliydi. Yunan kaynaklarinda Asi-Asian sheklinde kaydedilmish olan kavmin Yevsen-Usun kabilesi oldugu tahminini de M.Makvart reddetmishtir. Yevsenlerin Kushanlar oldugunu ispat etmeye chalishan alimin Yevsen-Asian’dir tahminini reddetmesi chok ilginchtir.
CHin kaynaklarinda Usun kabilesi hakkinda bilgiler choktur. Bu bilgilere go’re Usunlar II.yyuzyilda Dogu’dan gelerek Yedisu’da devlet kurmushlardir. M.O’. 105 yilinda Usunlar yulkesine CHin elchisi gelir. M.O’. 51yilinda Usun Devleti ikiye ayrilir. Kirk sene sonra da onlarin bir kismi batiya dogru tashinir. Miladin 1.yilinda Usun hani CHin bashkentine gelir. 425 yilinda ise Usunlar’in elchisi CHin’e gelir. 435 yilinda ise CHin elchisi Usun’a gelir. (detayli bilgi ichin bakiniz: Bartold, II(1),s.102). Bu bilgiler Usunlar’in Orta Asya’da yaklashik 7 yyuzyil boyunca o’nemli yer tuttugunu go’sterir.
Usun tarihinin kronolojisine go’re Merkezi Asya’da Kushan Devleti meydana gelmeden (I.yyuzyil) o’nce Usunlar’in bir kismi batiya dogru ilerlemishtir. Ayni kavim, byuyyuk ihtimalle Badahshan-Taharistan-Baktriya illerinde Yuechjilerin kurdugu 5 hakimlige katilmishtir. Nitekim 346/47 yilinda Iran’a saldiran “Hionit ve Yevsenler” (Yunanlilarin haberi) arasinda Yevsen-Usunlar da vardi. 5 hakimlikten biri olan SHuanmi, Usun-Uyshun kavmi olmush olabilir. V.V.Bartold Usun kabilesinde o’zel isimlerin sonuna “mi” geldigini kaydetmishtir.
Bashka bir o’nemli kanit daha: Kushan Develeti’ni kuran Yuechjiler diger kaynaklarda “Ak Hunlar” olarak anilmishtir. CHin yazari Yan SHi-chu (VIII.yyuzyil) chok ilginch bir bilgi birakmishtir. “Usunlular, bati yulkelerindeki insanlardan tamamen farklidir. Gyunyumyuzdeki mavi go’zlyu ve boz sakalli tyurkler Usunlar’in evlatlaridir.” (Bartold, II,(I). s.26).
SHimdi “usun” kelimesini dikkatle inceleyelim. CHinlilerin komshu kavimlerin adlarini bozarak telaffuz ettikleri bilinir.  “Usun”un aslinda ne shekilde oldugunu anlamaya chalishalim. Bazi alimler Asi (Asian) adinin chince okunushu olarak “usun”u go’sterirler. CHin iyeroglifinin ifade ettigi “usun” kelimesini iki shekilde okuyabiliriz. “Iosuan” ya da “O-svan”. Bunlar o’zbekchede “usun” sheklinde okunur. Eski tyurklerde “us” – “kartal” demektir. Us-un ise kavim adidir. –un eki isim yapan ektir. (Bakiniz: Kashgarli Mahmut, Indeks s.396, 464). O’zbek halkina ait kavimlerin silsilesinde “Burkut” adi vardir. Bir kavme kush adinin verilmesi eski bir gelenekti. Burkut adi belki de eski do’nemlerde Usunlarin adiydi. Gyunyumyuze kadar korunan 4 cheshit o’zbek sheceresinin (XV-XVII.yyuzyillar) hepsinde Burgut ve Uyshin (Usun, Uyshun) kavimleri kaydedilmishtir. (Ahmedov, s.47-50). Eger “Uyshun”u eski “Usun”un bir shekli olarak kabul edersek (belki de gerchekten o’yleydi), Usun-Uyshun adli tyurk kavminin yaklashik iki bin senelik tarihe sahip oldugu ortaya chikar.
Birchok bilimsel kaynaklarda, eski maden paralarda yunanca harflerle yazilmish olan “Kushan” kelimesinin padishahin adi oldugu vurgulanmaktadir. CHinliler’in bu kelimeyi “Guyshuan” olarak kaydettiklerini ve Guyshuan’in Uyshun oldugunu dikkate alirsak bunun bir kavim adi oldugunu kolayca anlayabiliriz. Maden paralardaki “Kidara Kushana sha” yazisini “Kidara-Kushanlar-Uyshunlar’in padishahi” olarak kabul etmemiz dogru olur. Demek ki, “Kushan” eski devlet ve kavim adidir. Buradan Kushan devletinin tyurklerin Uyshun kavmi tarafindan kuruldugu ispat edilmish olur. Demek ki eski tyurkler Merkezi Asya’daki “Kushan Salatanati” (I-IV.yyuzyil) ile hakimiyetlerinde devam etmishlerdir. Eski maden paralardaki “yabgu kushan” yani “Kushanlarin yabgusu” ifadesi Kushanlarin tyurkler oldugunu tam olarak kanitlar.
M.Zakiyev “Kushan” kelimesini chok basit bir shekilde tanimlamishtir. Ku – ak, nurlu ve shan – hun. Alime go’re “Kusan”, “Kushan”, “Kasan”, “Kazan” kelimeleri eshanlamlidir.
M.Zakiyev’in fikrine ekleme yapmak lazim. Eskiden chinler “shan” derken dilimizdeki Ashin – kurt ya da “batir”i kastetmishlerdir. Tyan-SHan Dagi’nin asil adi Hanshan’dir. “SHan-sho’hret”, “SHanli yol” ifadelerindeki “shan” kelimesi de “cesaret”in eshanlamlisidir.
Tekrar konuya do’nelim. Afganistan’da eskiden tyurklerin yashadigi Herat shehrinin etimolojisine dikkat edelim.
Kongirat, eski tyurk kavmidir ve onun etimolojisi yuzerine farkli fikirler ileri syuryulmyushtyur. Bana go’re, bu kelimenin asil shekli “Konurgat”, yani “yerleshik hayat tarzina gechen Gatlar”dir. Tyurk dilinde bu tyur degishiklikler oldugunu yukarida go’rdyuk. O’rnegin, dilimizdeki “qaldirg’och” kelimesi, Gagauzlarda (Ko’k Oguz) “kirlangich”tir. Dolayisiyla “Kongirat” kelimesi zamanla “Herat”a do’nyushmyush olabilir.
“CHagatay” kelimesindeki  “gut”un “gat”a do’nyushtyugyu izlenir. “Ferhat” da aslinda “Fargat”tir ve gyunyumyuz tatarlarinda “Fargat” ismi vardir. Harezm’de “Bagat” yer adi var. Gyunyumyuz Rusya’sinda “Surgad” var. YUlkemizde “Urgut”, Rusya’da “Surgut”ta vardir. Avrupa’da Massagetler’e Massagut da denmishtir.
Yukarida german kabilelerinden Avrupa halklarinin yayildigini so’ylemishtik. Bunlarin arasinda ingilizler de vardir. Dilimizdeki “get” ve “gat” shekilleri almanlarda “gat”, ingilizlerde de “yut”tur. “Ingiliz” kelimesi ise “English” sheklindedir. Burada “Eng” – en, “l” – il, “ish”, “ash” – batur ya da dost, yani “En mert” veya “Dost el” anlaminda olabilir. Eshli, Eshton isimleri gyunyumyuzde de vardir.
Dilimizde “Ferengi” denen Farer (Tyurkche Far Er) Adalari vardir. “Ger” kelimesini “nur” olarak kabul edersek, “German” – “Nurlu adam” olur. “Alman” kelimesi ise Ay-el-man’dir. “Alma-ata” da “Alman ata” olabilir. CHyunkyu elimizde Al-Ay (Oguz) kelimesi var. Buradaki “al”, Alankuva’da oldugu gibi “ak yilan” kabilesini anlatmish olabilir.
“Alban” kelimesi de byuyyuk ihtimalle Alp-man’dir. Dolayisiyla Fransa bashkenti Paris de Parish-Paresh shekliyle (Nurlu dost) Tacikistan’daki “Isfara” (Ishpara) ve “Farish”, “Andican” kelimelerinin eshanlamlisidir. A.Dyuma’nin Graf Monte Kristo eserinde Faria adinda ruhani kahraman var. Otomobillerin ishik veren kismina da “fer” denir.
“Parish” kelimesine tekrar do’nelim. Burada “par” nur demektir. Ya “ish”? “Ish” de esh demektir. Oguzlarin Avrupa’da olduklarini kanitlayan en eski Asur yazili kaynaklarinda “Ashgyuz”ler hakkinda bilgi vardir. Kazak yazari O’lces Syuleymanov bu kelimeyi gyunyumyuz kazak dili kurallariyla Ishgyuz, yani “Ich Oguz” sheklinde okumushtur.
“Guz” kelimesinin “Oguz” oldugu gerchektir. Fakat “ash” kelimesi “ish” (ich) demek degildir. “Ashgyuz” kelimesindeki “ash” eski tyurkche “Ashin-kurt”tan alinmishtir. “Ash” – mert demektir. Eski bir rivayette tyurklerin ashinlerin evlatlari oldugu anlatilir. Dolayisiyla kurt evladi ile Oguz evladinin birleshmesinden “Ashgyuz”yun meydana gelmishtir.
Tyurk hanlarindan birinin adinin Ishpara oldugunu yukarida dile getirmishtik. Gyunyumyuzdeki Isfara kelimesinin de eskiden Ishpara oldugu da dogrudur. O zaman “Ishpara” – “Ashin kabilesinden dogan nurlu chocuk” demek olur.
Tashkent vilayetinde bulunan “Angren” kelimesi de aslinda Ahangaran’in kisa sheklidir. Bu, hichbir mantiga uymaz. Ama bu kelime gyunyumyuzde herkesche benimsenmish durumdadir.
S.Karayev “Ishtihan” kelimesinin eimolojisi hakkinda shunlari yazmishtir:
Ishtihan – shehir adi, Ishtihan ilchesinin merkezi. X.Yyuzyilda byuyyukche bir shehirdi. Istahri, Ibn Havkal, Mukaddesi gibi arap cografyacilarinin eserlerinde, “Hududu-l alem”de dile getirilmishtir. Ishtihan’dan Semerkant’a getirilen kimizi han ichince “ichti han” denmish ve Ishtihan kelimesi meydana gelmishmish. Tarihchi A.I.Smirnov’a go’re Ishtihan sogdca “Sekiz kanalli” demektir (isht-hasht – “sekiz”, han-kan – “kanal”).
O’zbekistan Milli Ansiklopedisindeki bilgilere go’re miladin V-VIII.yyuzyillarinda Sogd ve Fergana padishahlarinin unvani “ihshid”di. Ihshidlerin tyurk olduklari onlarin isimlerinden bellidir.
Ishhid etimolojisine go’re “ishgit” ya da “ishgut”tur ve eski Asur ashguzlari gibi onlar da oguzlardir.
So’zyumyuzyun kaniti olarak Ansiklopedideki shu satirlari okuyalim:
“...VIII.yyuzyilin bashinda (712 yilinda) Semerkant araplar tarafindan fethedilince Sogd ihshidleri bashkenti Ishtihan’a degishtirdiler.” Ishtihan, “Ish-git Han” kelimesinin degishmish sheklidir.
Bo’ylece, Andican, Paris, Farish, Ishpara, Eshparda kelimeleri eshanlamlidir ve “Nur batur - dost” demektir.

BUHARA BILIMLER MEKANIDIR

SHimdi “Buhara” kelimesinin etimolojisine dikkat edelim:
Byutyun 92 o’zbek kabilesinin, tyurk halklarinin ve Avrupa halklarinin birbiriyle akraba oldugunu “Buhara” kelimesinin etimolojisinin temelinde go’rebiliriz.
Bu kelimenin etimolojisi yuzerinde de bilim dyunyasinda tam bir fikir yoktur. Biz de Abulgazi Bahadir Han’in so’zlerine dayanarak kesin bir fikir so’ylemeye chalishalim.
“Buhara” kelimesi ilk olarak ayni shekliyle Ptolomey tarafindan kullanilmishtir.
Yukarida kaydettigimiz gibi Abulgazi Bahadir Han bir padishahti. Bildigi konulari ele alan tarihchiydi. Fakat Abulgazi Bahadir Han’in yunan tarihchilerinin eserlerini o’grenme imkani olmamishti galiba. A.Bahadir Han “Buhara” kelimesinin ko’keni hakkinda sho’yle yazar: “Buhara temakning manasi mug tilinda ilim ve ehli ilimin cem’ bolaturgan yeri temek bolur.” (A.Bahadir Han “SHecere-i Tyurk” Ò.-1992, “CHolpan” Yayinevi s.64). Demek ki A.Bahadir Han “Buhara” kelimesi ichin “Ilmin toplandigi yer” diyerek “ilim” kelimesini vurgulamishtir.
Bu fikre devam etmeden o’nce Milli Ansiklopedi’de bulunan bazi bilgileri dikkatinize sunalim:   
Buhara — Dogu’nun en eski ve en yunlyu shehirlerinden biridir. Arkeolojik bilgilere go’re, M.O’. I.binyillik ortalarinda kurulmushtur. Bu ad ilk olarak CHin kaynaklarinda An, Ansi, Anga, Buha, Buku, Buhe, Buhaer, Buhuaer, Buhala, Buhu-ala, Fuho, Puhuala shekillerinde kullanilmishtir. Bunlardan ilk yuchyu Buhara’nin chince adidir. Digerleri ise “Buhara” kelimesinin chince okunushudur. Orta chag arap kaynaklarinda Numicket, Nevmichket, Bumichket (Yeni Korgan) ; el-Medine-i es-sufriya (Bakir shehir), Medinet at-tyuccar (Tyuccarlar shehri), Fahira (SHerefli shehir) gibi isimlerle adlandirilmishtir. “Buhara” teriminin Sanskritche “Viha-ra” kelimesinin tyurkche-mogolca shekli olan “buhar” (kilise) kelimesinden meydana geldigi tahmin edilir. Daha sonraki arashtirmalarda bu kelimenin sogdca “bug” ya da “bag” – Tanri ve “ara” – cemal kelimelerinin birleshimiyle “Tanri cemali” anlamini verdigi fikri ileri syuryulmektedir...
Buhara – Orta Asya’daki en eski shehirlerden biridir. “Buhara” adi ilk olarak yunan go’kbilimci Klavdiy Ptolomey’in “Cografya” eserinde (II.yyuzyil) kullanilmishtir. Tacikistan’in Mug Dagi’ndan bulunan sogdca belgelerde (VIII.yyuzyilin bashlari) Puhar sheklinde kaydedilmishtir.
Gyunyumyuzdeki Buhara topraklarinda Islam yayilmadan birkach yyuzyil o’nce shehir vardi. Bu shehir ilk olarak chin kaynaklarinda V.yyuzyilda “Nyumi” (Buhara’nin ilk adlarindan biri olan Numicket’in chince okunushu) adiyla anilmishtir. SHehrin gyunyumyuzdeki adi chin seyyahi ve Budda rahibi Syuan Szyan’in anilarinda (630’lu yillar) Buda sheklinde kaydedilmishtir. Birchok alim, cyumlten V.V.Bartold ve alman alimi V.Tomashek “Buhara” adinin sanskritche “vihara” kelimesinden alindigini ve anlaminin “Budda ibadethanesi” demek oldugunu kaydetmishlerdir. V.V.Bartold Balhta ve Semerkant’ta oldugu gibi Buhara yakininda da Buda ibadethanesinin oldugunu so’yler. Bu alimlere go’re “Buhara” kelimesi ishte bu kelimenin tyurkche-mogolca sheklidir.
Son do’nemlerde fars bilginleri “vihara” kelimesinin sogdcaya “parhar” sheklinde gechtigini ve daha sonra “buhara” shekline do’nyushmesi imkansiz oldugunu savunmaktadirlar. Vurgulanmalidir ki, shehrin adi choktu. Tarihchi Narshahi (X.yyuzyil) Buhara’nin Nucimket (Lucimket), Bumiskat, Medinet as-sufriye, Medinet at-tyuccar gibi adlarinin oldugunu kaydetmish; “Buhara” adinin digerlerinden daha yunlyu oldugunu, Horosan shehirlerinden hibirinin bu kadar chok ada sahip olmadigini so’ylemishtir. Bir hadisi sherifte “Buhara” adi “Fahira” olarak kullanilmish ve Buhara shehrinin Kiyamet Gyunyu’nde shehitleriyle o’vyunecegi kaydedilmishtir. Halk arasinda Buhara’nin baglarinin chok olmasi nedeniyle bu adi aldigi rivayet edilir.Tarihchi Hafiz Tanish’a (XVI.yyuzyil) go’re, “Buhara” kelimesi – “buhar” kelimesinden alinmishtir ve ateshperestler dilinde “ilim mekani” demektir. (A.Bahadir Han’in fikrinin aynisi –E.SH.). Bu shekil, Uygur ve CHin putperstlerinin diline chok yakindir. CHyunkyu bunlarin dilinde tapinilan yere “buhar” denir. Buhara shehrinin adi aslinda Lucimket olmali. Kisacasi, Buhara toponimlerinin etimolojisi kesin degildir...
Birshey daha. “Buhara”  kelimesini farscha ko’kene dayandirarak fikirler ileri syuryuldyugyunde hocamiz N.Aminov bu fikirlerin bosh oldugunu so’ylemishti.
Peki, kelimenin asil tyurkche ko’kyu nedir?
Sorunun cevabi chok basit. Evet, ingilizce “book”, almanca “buch”, yani kitap kelimeleridir. O zaman kelimenin tyurkche shekli “Bilk (Bilik) -Kara” yani “Ilmin byuyyugyu” demektir.
SONSO’Z OLARAK

Byutyun insanlik ichin go’nderilmish olan Kur’an-i Kerim’de “Ey, insanlar, sizin milletiniz de, dininiz de aynidir”denir.
Milletimiz ve dinimiz vaktiyle ayni olduysa demek ki dilimiz de ayniydi. Belki de dyunyadaki en eski dil tyurkchedir. Bunun ispatini dilbilimcilerimize devredelim.
“Fakat kadim olmak herhangi bir sheyde avantaj saglar mi?” Kadimlik de, soy da henhangi bir yustyunlyuk saglamaz. Peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed (s.a.v) soy ve nesille o’vyunmeyi yasaklamishtir. Hadisi sheriflerde her chocugun myuslyuman olarak dogdugu, fakat anne babasinin onu hristiyan, yahudi veya myuslyuman yaptigi so’ylenir.
Tarih, soyu go’kler kadar yyukselterek o’vyunmek degildir. Tarih, gerchegi anlamak, hatalari tekrar etmemek, atalarimizin gyuzel amellerine uymak demektir.   
Tarihte yuch cografi mekanda piramidin yapildigi bilinir. Bunlardan ikisi Misirlilar ve Amerika yerli halkiydi. Yakinda Hirvatistan’da da piramit bulundu.
Misir piramitlerindeki heykellerinin genish yanakli yyuzleri Araplara o’zgyu degildir. Ya da piramitlerin yanindaki koruyucu Sfinks heykelinin yyuzyu hangi millette go’ryulyur? Misir piramitlerlerinde tasvir edilen elbiselerle Amerika yerli ahalisinin elbiseleriyle benzer olduguna ne dersiniz?
Misirli firavun Tutanhamon degil aslinda “To’tek Hanman” ve firavun aslinda “farhan” dersem ne dersiniz? Rabguzi’nin dedigi gibi “Tyurk kabilesinden chikacak yecyuc ve mecyucler” bunlar degil mi?
Amerika yerli ahalisinin Mogol irkina ait oldugu, dilinin tyurk dillerine kardesh oldugu; Dak-ota, Kemanci, Apachi (“apa” eski tyurk dilinde “ata” demektir), Irokez – Eroguz oldugu; Dakota dilinin tyurkcheye benzedigi, o’rnegin ichmek – icu, yutmak – yuta, esh  - ichi, men – mi, iki – ik ve s. oldugu chok ilginch degil mi? Dakota kabilesinin totemi olan ejderha resminin gyunyumyuz Kazan shehrinin damgasiyla ayni oldugu ve bu resmin Volga Bulgarlarinin maden paralarinda aksettigine ne dersiniz? Ejderha resmi bir sembol olarak eski do’nem tyurk halklari arasinda, o’rnegin Orta Asya halklari arasinda da yaygindi. Dakotalilarin Hunlarla akraba olduklarini L.N.Gumilev de kaydetmishtir. Ink kabilesinin son padishahinin adi Atahu Alpa’ydi. Maya kabilesi El-Harezmi gibi “sifir” sayisini keshfetmishti.
Tyurklerin piramitlerle ne alakasi var mi diyorsunuz? Piramitler padishahlarin mezarini gizlemek ichin yapilmishtir. Neden? Buna ne gerek vardi? Bunun chok o’nemli bir sebebi vardi. Bunu Heradot eserinde beyan etmishtir. Eski do’nem halklarinin imandan uzaklashtiklarinda yaptiklari chok igrench bir adetleri vardi. Onlar dyushmanlarinin kafatasindan yemek kabi yaparak bashkalarina o’vyunmeyi severlerdi.
Dolayisiyla A.Makedonski’nin mezari henyuz bilinmemektedir. Roma Imparatorlugu’nu kendine tabi ettiren tyurk komutani Atilla mezarini Dunay Deryasi’nin altina koydurmushtu. Cengiz Han, mezarinin gizlenmesini istemishtir.
Mezarini bashkalardan gizlemek byutyun tyurk padishahlarina o’zgyu bir adetti. Amir Timur da mezarina koydurmak yuzere SHehrisebz’den 2,5 tonluk tash getirtmishtir. Ama o Semerkant’a defnedildi ve...
Fikrimizi o’zetlerken, Cumhurbashkanimizin shu so’zlerini hatirlamamizda fayda var:
– “Hyur, demokratik toplum kurmaktayiz. Bizim ichin kapali konu yoktur. Hepimizin kyursyusyu olan televizyon, radyo, basin var. Iyi niyetli insanlar ichin sinirlarimiz her zaman achiktir. Bashka yulkelerden yulkemize misafirler gelmekte, biz de yurt dishina gitmekteyiz. Uluslararasi toplantilara devamli olarak katilmaktayiz. Bize ishte bu toplantilarda ister ekonomi, ister politika, ister tarih ve ister maneviyat olsun her alanda en yunlyu alimlerle tartishabilecek bilge ve aydinlar lazim.
Ben hangi halkin nerede meydana geldigi ve kimin tarihinin daha ko’hne oldugunu ispatlamak ve bashka milletleri kyuchyuk dyushyurmek niyetinde degilim. Bu, bize lazim degil. Ancak devletimiz tarihinin yabanci gayelerle ele alinmasina yol verilmeyecegini vurgulamak istiyorum. Bu meselede kendi fikrimize sahip olmamiz, derin bilimsel temele dayanmamiz lazim. Tarihchi alimlerimizin ve bilim ocaklarinin o’nyunde duran en o’nemli vazife budur.”
I.A.Kerimov “Tarihi Hatirasiz Gelecek Yoktur” (Tarihchiler ve Gazetecilerle Sohbet, “Mulakat” dergisi 1998, sayi 5).

ICHINDEKILER

GIRISH 3
O’NSO’Z 4
TARGITAY VE OGULLARI. RIVAYETLERDEKI BENZERLIKLER 27
“Ò” SESININ DEGISHIMI 40
“SPITAMEN”IN TYURKCHE ADI 61
SURHAN’LA ILGILI ISIMLER 72
KO’KYUNDEN UZAKLASHMISH BAZI KELIMELER 80
BUHARA ILIMLER MEKANI 88
SONSO’Z OLARAK 90